“Bir adama bir balık verin ve onu bir gün boyunca besleyin. Bir adama balık tutmayı öğretin ve onu bir ömür boyu besleyin.” Lao Tzu
Geriye dönüp yirmili yaşlarımdaki halimi düşündüğümde, genel olarak kendimi hayata karşı amaçsız buluyordum. Her hafta birbirinin tekrarı gibi görünüyordu, hayatımda ve kariyerimde bundan sonra ne yapacağım konusunda da hiçbir fikrim yoktu. Emin değildim hiç bir şeyden, zira net değildim. Bunun nasıl bir his olduğunu biliyor musunuz? Yaşadığım bir tedirginlik duygusuydu aslında.
Rastgele bir düşünce veya yaşayacağımı düşündüğüm bir olay hemen endişeyi tetikler, netlik kaybolurdu ve bunları anlamada da kafam karma karışık olurdu. Herhangi bir şey olabilir mi diye endişe duyar, tedirgin olurdum. Haberlerde geçen yükselen ev fiyatları, ekonomik olarak potansiyel bir durgunluk veya artan suç oranları hakkında bir şeyler okurdum.
Ya da bu tür hususlarda kafa karışıklığına neden olan arkadaşlar, işini kaybeden ve ipoteğini ödeyemeyen iş arkadaşları olabilirdi. İnsanların nasıl dedikodu yaptığını ve konuştuğunu bilirsiniz, değil mi? İnsanların sizinle ilgisi bile olmayan garip bir hikayeyi paylaşmadan önce söyledikleri şeydir bu: “Buna inanmayacaksınız!…”
Bütün bunlar kafanızı karıştırabilir. Ve kafanız karıştığında ne yaparsınız? Doğru, tıpkı diğer modern insanlar gibi, Google’da bazı cevapları bulmaya çalışırsınız!
Ve hepimiz Google’a dönüp cevapları aramaya başladığımızda ne olacağını biliyoruz. Ya ölümcül bir hastalık dünyanın sonu olacaktır ya da Illuminati hakkında bir şeyler karşımıza çıkacaktır… Olumsuz bir şey değilse karşımıza çıkan, dünyanın en mutlu ve güzel insanlarının Instagram sayfalarında buluruz kendimizi. Bu sadece işleri daha da kötüleştirir.
Bunu neden kendimize yapıyoruz peki? Çoğumuz cevaplar için başkalarına yönelme eğilimindeyizdir zira. Arkadaşlarımızın, ailemizin, iş arkadaşlarımızın veya diğer öğrencilerin ne yaptıklarına, söylediklerine veya yapmamız gerektiğini düşündüklerine bakarız. Zira bizim yerimize düşünenler vardır zaten.
Ama siz de ve ben de biliyoruz ki cevaplar bizim dışımızda değil. Başkalarına, bir hususta ne yapmamız gerektiğini sormamamız gerektiğini aslında çok iyi biliyoruz, zira öncelikle kendimize sormalıyız.
Daha Net Olmak İçin Balık Tutmayı Öğrenin
Bir adama balık vermekle ona balık tutmayı öğretme hakkındaki atasözünü duymuşsunuzdur herhalde?
“Bir adama bir balık verin ve onu bir gün boyunca besleyin. Bir adama balık tutmayı öğretin ve onu bir ömür boyu besleyin.”
Toplum olarak hepimiz balığa açız, ancak balık tutmayı da öğrenmek istemiyoruz. Rahatsız olamayız, kendimizi zahmete de sokamayız zira. Kendi yemeğimizi yapmak yerine başkalarının bizi beslemesini tercih ederiz.
Peki, neden? Bunun asil bir tarafı yok ki. Kendine bakmak, kendine güvenmek, çalışmak, kazanmak çok daha asil olanı değil mi?
Kendinize güvenmek de size netlik kazandıracaktır. Yıllarımı becerilerimi geliştirmek, bir çevre edinmek ve iki işletme yönetmek için harcadığıma göre, diğer insanlar artık saçmalıklarıyla kafamı karıştıramıyor. Artık kendi iç dünyama odaklandım. Harici kişiler beni geçmişte olduğu kadar rahatsız edemiyor artık.
Özgüven İnatçılıkla Aynı Şey Değildir
Bir şekilde insanlar kendine güvenmenin (özgüvenin) her şeyi kendi başlarına yapmakla ve sadece kendileriyle ilgilenmekle ilgili olduğunu, ama başkalarıyla çalışmakla ilgili olmadığını varsayarlar. Dürüst olmak gerekirse, bu bana, daha çok narsisizm gibi geliyor.
Özgüven, kendi kendine yeterli olmaktan başka bir şey değildir. İnsanlara sülük gibi yapışmamak demektir yani. Hayatı başkaları için, olduğundan daha faz zorlaştırmamak anlamına da gelir.
Unutmayın: Hayatta her şeyi kendi başımıza yapamayız. Öz farkındalığın devreye girdiği yer tam da burasıdır.
Kendinize güveniyorsanız ve kendinizin farkında olduğunuzda, neyi yapıp neyi yapamayacağınızı bilirsiniz. Ayrıca neyi sevip sevmediğinizi de bilirsiniz. Özfarkındalığım olmasaydı, inatçı bir aptal gibi olurdum bence. Ve muhtemelen de yalnız biri.
Kim olduğunu ve ne istediğini bilmemek, sefil bir hayata ve kariyere yol açar.
Burada öz farkındalık hakkında bir makalem var. Bu makalede kendinize sorabileceğiniz 20 soruyu paylaşıyorum sizlerle. Bu soruları yılda en az bir kez gözden geçirmenizi öneririm. Bu makaleyi yazmadan önce onlara bir göz attım açıkçası.
Ve bunu her yaptığımda, kendim hakkında yeni şeyler öğreniyorum. Hatta bu makaleyi yazma fikrini de bu şekilde buldum.
Fırsatlarla dolu günümüz dünyasında, ne kadar özgüvenli olursak ve özfarkındalığımız olursa, o kadar emin olur ve netlik içinde yaşarız. Ve daha fazla netliğe sahip olduğumuzda da, içsel tatmin sağlayan şeyler üzerinde çalışmak için daha fazla enerjimiz olur.
Ne istediğinizi biliyorsanız ve nasıl elde edeceğinizi biliyorsanız, onu elde edeceksinizdir muhakkak.
Bu sadece bir zaman meselesi...
Comments