Hangi sıklıkla kendinizi yalnız hissediyorsunuz?
Herhangi bir sebepten ötürü bir kişiyi özlediğinizde hissettiğiniz şeydir yalnızlık.
Herkesin tek başına kaldığında yalnız hissetmesi gerektiğini düşünürüz hep. Artık yalnızlık duygusu hayatımızda ve çok daha gerçek. Bunun üzerinde fazla durmayacağım, zira bu psikiyatristlerin alanı.
Gerçek şu ki, yalnızlık duygusunun tamamen gereksiz olduğunu düşünüyorum ve gerçek olmadığını da. İnsanlık tarafından yaratılmış bir masal gibi geliyor bana.
İşte bu hususta uydurduğumuz yalanlardan bazıları:
Herkesin 500 arkadaşa ihtiyacı var.
Bekar olmak kaybedenler içindir.
Boşanmak, başarısız olduğumuz anlamına gelir.
Yalnız olmak çılgınlar içindir.
Yalnızlık sorunu, ona inanmaya başladığımız andır. Bu durumda, yalnızlık zihinsel refahımızı bozabilir. Asıl olan şu ki, asla yalnız değilizdir.
Farkındalık yazarı Anthony de Mello’nun şu sözünü çok seviyorum:
“Yalnızlık insanları özlediğin, yapayalnızlık kendini sevdiğin zamandır.”
Bu toplumumuzun yabancı olduğu bir yaklaşım. Hepimiz 7/24 çevremizdeki insanlara ihtiyacımız olduğuna inanmak için şartlandırıldık. Tek başına tatile çıkan insanları garipseriz bu yüzden. Ben de. “Yalnız başına tatile kimler gider? Bunun neresinde eğlence?!” diyen insanlardan biri de benim mesela. Bu yanlış bir yaklaşım maalesef. Çalıştığınız kurumda yalnız kalarak vaktinizin tadını çıkarabiliyorsanız, esas burada çok eğlence var demektir.
Ünlü oyun yazarı George Bernard Shaw bir zamanlar bir kokteyl partisindeymiş. Bu tarz çetin sınavların nasıl geçtiğini bilirsiniz, değil mi? Çoğu doğum günleri, bayramlar, özel günler, çevre edinme etkinlikleri, konferanslar, balolar… hepsi aynıdır. İnsanlarla havadan sudan konuşursunuz. Birisi Shaw’ın yalnız olduğunu görüp, eğlenip eğlenmediğini sorduğunda, Shaw şöyle cevap vermiş:
“Burada zevk aldığım tek şey bu.”
Böylece, bir yerde eğlenmediğiniz zamanlarda bile, her zaman kendinizle olmanın tadını çıkarabilirsiniz.
Sosyal olmaya ne dersiniz?
Biz sosyal hayvanlarız diye düşünüyorum ve yakın temasın da önemine çok inanıyorum. İlişkiler önemlidir. Bu noktada bir yalnızlık hayatı önermiyorum kesinlikle.
Ama gerçekçi olalım. Son dönemde ne sıklıkla kendinizi yalnız hissettiniz? Bir kez bile olsa, “yalnızlık” konusundaki becerileriniz hususunda çalışmanın zamanı gelmiş demektir. Bu tamamen kendinizle vakit geçirmede daha rahat hissetmenizle ilgili. Şu iki şeyi deneyin:
Başkalarına sarmayı bırakın, yani haklarında bu kadar çok düşünmeyi bırakın. Duyarsız biri olmalısınız demek istemiyorum elbette. Sadece bağlanmaktan kaçının.
Kendi başınıza daha fazla şey yapın. Her zaman yapabileceğiniz bir şeyler bulun. Bir beceri öğrenin, bir etkinlik organize edin, egzersiz yapın, yürüyüşe çıkın, kitap okuyun, bir iş kurun, müzik yapın vb… Fikri anladınız? Bir hedefiniz varsa, peşinden gidin. İnsanlar size katılmak istiyorsa, bu harika. Olmasa da, sorun değil.
Yalnızlık özgürlük demektir. Başkalarına ihtiyaç duymadan her zaman eğlenebilirsiniz demektir.
Biliyorsunuz ki, buradaki asıl sorun başkalarına karşı duyulan bağlılık ve muhtaçlıktır. Muhtaçlık duyduğumuzda sinir bozucuyuzdur esasında. Bir şekilde başkalarının da ne zaman muhtaç olduğunu tespit edebiliriz.
Sizi defalarca arayan arkadaşınız olduğunda. Ürününü denetmekte ısrarcı olan satış elemanı varsa. İlgi göstermenizi bekleyen bir erkek ya da kız. Bunu hissedebilirsiniz bir şekilde, değil mi?
Karşınıza bir ayna koyun. Ben yaptım. Bulacağın şey, düşündüğünden daha muhtaç olduğun olacaktır. Bu aynı zamanda düşündüğünüzden daha az özgür olduğunuz anlamına da gelir.
Muhtaçlığınızdan vazgeçme zamanı: Kimsenin kendinizle rahat olmasına ihtiyacınız yoktur, değil mi?
İşin garibi, yalnızlık içinde ne kadar rahat olursanız, o kadar çok insanı çekersiniz. Delice geliyor kulağa değil mi? Ama biz de böyleyiz. Bize ihtiyacı olmayan şeylere ilgi duyuyoruz. Sonuç olarak, istemezseniz asla yalnız kalmayacaksınızdır. Ama her şey, asla yalnız olmadığınız inancını benimsemenizle başlar.
“Ama yalnızken NASIL mutlu olabilirim?”
Bu, birçoğumuz için tartışmalı bir fikir olmaya devam ediyor. Bu zihniyeti benimserseniz çoğu insan sizinle aynı fikirde olmayacaktır. Ama bu yüzden bu kadar çok insan mutsuz maalesef.
Ama kendinizi, muhtaç veya yalnız hissetmekten NASIL alıkoyuyorsunuz? Bunu çok düşünüyorum. Pek çok kitap okudum ve kendi başıma mutlu ve rahat olmanın bir yolunu bulmaya çalıştım. Günlük tutma, çalışma, okuma, öğrenme gibi standart şeyleri denedim. Ancak en önemli farkı yaratan şeyin, Farkındalık olduğunu gördüm.
Hayatımızda bir tür meditasyon pratiği inşa etmeliyiz. Okurlarımın bir çoğunun benim gibi pratik insanlar olduğunu düşünüyorum. Bu, meditasyon fikrinden tam olarak memnun olmadığınız anlamına gelir, değil mi? Ya da belki herhangi bir fayda görmüyorsunuzdur?
İşte olay şu: Düzenli bir meditasyon uygulaması sizi daha bilinçli hale getirecektir. Ve farkındalık böyle kazanılır. Meditasyonun kendisinin amaç olduğunu düşünen insanlar, bu noktayı göremiyor. Meditasyon, farkındalığa giden bir araçtır esasında. Bu çok basit bir yöntem.
Ancak meditasyon geniş bir kavramdır. Sadece oturma meditasyonundan ya da meditasyon inzivalarından bahsetmiyorum. Ayrıca hangi tür meditasyonun en iyisi olduğundan da bahsetmiyorum. İstediğiniz herhangi bir türü seçebilirsiniz: Yürüyüş meditasyonu, Farkındalık, Aşkın, adını siz verin. Bir uygulama kullanabilirsiniz, kursa gidebilirsiniz ya da bir koç ile çalışabilirsiniz. Gerçekten hiç önemli değil.
Ben şahsen Sam Harris’in Waking Up uygulamasını çok beğeniyorum. Bunu yaklaşık bir yıldır kullanıyorum. 50 günde tanıtım kursunu tamamladım. Ondan sonra günlük meditasyona devam ettim. Bir süre sonra gün boyunca daha bilinçli ve sakin olduğumu hissettim. Peki NASIL?
Davranışınızın farkına vararak elbette. Farkında olduğunuzda, daha rahat olursunuz ve sakinleşebilirsiniz. Ama farkındalık olmadan bunu yapamazsınız.
Şimdi, Waking Up uygulamasını yalnızca düşüncelerim dağınık olduğunda kullanıyorum. Bazen düşüncelerinizin nasıl olduğunu bilirsiniz, değil mi? Zihniniz dönmeye devam ediyor ve bazı şeyleri sakinleştiremiyorsunuzdur. Meditasyon yapmak için mükemmel bir zamandır böyle anlar aslında.
Meditasyon, yalnız olduğunuzda sizi daha rahat hale getirecektir. Bu fikir hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, de Mello’nun “Awareness” ve Michael A. Singer’ın “The Untethered Soul” adlı eserlerini okumanızı tavsiye ederim. Her iki kitap da mutlu olmak için hiçbir şeye ihtiyacımız olmadığı fikrini derinlemesine ele alıyor.
Bazı insanlar buna inanmıyor, hatta inanamıyor. Bana “Evet, ama karım beni terk etti. Yalnızım.” diyor bazıları. Bak, sizi anlıyorum. Ama bunu kendinize yapan sizsiniz. Ne olursa olsun, hayatta iyi ve mutlu olma yeteneğine sahipsiniz. Sadece ona açık olmalısınız. Ve eğer değilseniz? Önemli değil. Size bunun işe yaradığını söyleyebilirim. Hazır olduğunuzda başlayabilirsiniz.
Pratik yapmaya devam ettikten sonra, mutlu olmak için artık hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Ne olursa olsun mutlusunuzdur artık. Bu noktaya ulaştığınızda yalnızlık diye bir şey yoktur. Bu sadece yalnız kalmaktır.
En iyisi yalnız kalmaktır, dostum…
Comentários