İçimizdeki sessizlik… Başka bir kişinin sığınabileceği bir yer… Patika yol, arka bahçemizin kenarından başlayıp, ormanın derinliklerine, gölgelerine ve yalnızlığına doğru ilerliyordu. Bu yolda bir şey fark ettim yıllar önce. Bu iyice çiğnenmiş bir geyik izinden başka bir şeydi, sanki hayatın hüsranlarından ve belirsizliklerinden bir kaçış yolu olmasıydı…
Yol, uzun bir ağaç kümesine açılıyordu. Patikadan ilk indiğimde ve onları keşfettiğimde on yaşındaydım. Rüzgarda sallanan yaşlı adamlar gibi gövdeleri gıcırdıyor ve inliyordu.
Kıvrılan uzuvları, dalları göğe doğru fırlıyor, yukarıda yüksek yeşilliklerden oluşan geniş bir gölgelik içinde bulanıklaşıyordu. Benim hayal gücüm müydü, yoksa dalları beni birbirine dolanmış kollarına mı davet ediyordu? Zirvesinde hangi sırlar ya da ödüller bizi bekliyordu?
Yüksek topuklu spor ayakkabılarımın uçlarını dengeleyerek ağaçların en alt dallarına ulaşmak için kendimi zorlamıştım. Bir kütük bularak kendimi kaldırdım, böylece yıllarca tekrar edeceğim bir yolculuğa başladım…
Gittikçe daha yükseğe tırmanarak, dallara güvenerek sıkıca sarıldım onlara. Ağacın zirvesinde ne bulacağıma dair merakım düşme korkumdan daha güçlüydü zira.
Sonunda, ulaşmak istediğim zirveye tırmandım. Yaprak ve dallardan oluşan gölgeliğin üzerine yükseldim. Yukarıdaki güneş ışığı ve mavi gökyüzü parıl parıl parlıyordu ve gözlerimin alışması biraz zaman alacaktı.
Üst dalların arasına güvenli bir şekilde yerleşip gözlerimi kapattım. Bir rüzgar esintisi vardı ve altımdaki ağacın tamamının hafifçe ileri geri sallandığını hissedebiliyordum. Ağaç nefes alıyor gibiydi sanki.
“Ağaçlar, geri kalanımızın hiç erişemeyeceği kadar ölümsüzlüğe yakındır.” Karen Joy Fowler
Kendimi tamamen güvende ve huzurlu hissettim. O gün beni ormana sürükleyen dertler ya da endişeler eriyip gitmiş gibiydi.
Ağaçların zirvesinin sırrı, orada sığınak ve huzurun bulunabilmesiydi. Takip eden yıllarda, sık sık ağaçtan sığınak edindiğin o zirveye tırmandım. Hayatın iniş çıkışlarından sıyrılıp huzur bulduğum bir sığınak oldu burası. Ruhumu yeniden dolduracak ve ruhumu hayatın zorluklarından ve üzüntülerinden arındıracak bir yer.
Çocukluğumun ve gençlik yıllarım kötü olduğundan değil, ara sıra aile kavgaları, arkadaşlık türbülansı ve diğer büyüyen bir takım sıkıntılarım oldu. Sakin ve sessiz bir yere ihtiyacım vardı ve ağaçlardı buna bana veren. Ve dahası...
Baştan sona bir dizi kayıp
Sevdiğim ve rahatladığım birçok şey yok artık. Annem ve babam, bu süreçte beni sevenler, destekleyenler ve bir çok dostumla birlikte vefat ettiler.
“Hayat bazen baştan sona bir dizi kayıptan başka bir şey değilmiş gibi görünür. Bu kayıplara nasıl tepki verdiğiniz, kalanlarla ne yaptığınız, giderlerken telafi etmeniz gereken kısım bu.” Katharine Weber, The Music Lesson.
California, Los Gatos’un tepelerindeki aile evimiz yıllar önce satıldı ve şimdi farklı bir eyalette yaşıyorum. Misafirperver ağaçlarıma giden o eski patika yolda artık yürüyemiyorum. Yapabilseydim bile, şimdi dallarına tırmanmak muhtemelen akıllıca olmazdı.
Gözlerimi her kapattığımda ve hatta rüyalarımda dahi aile evimizin her odasını ve etrafını dolaşabiliyorum. Aramızdan ayrılıp gitmiş sevdiklerimin yüzlerini görüyor gibiyim ve sanki seslerini duyuyorum. Hepsini özlüyorum ama geçip giden yıllar ve edindiğim tecrübelerim bana kayıplarla barışmayı öğretti.
Bana yardımcı olan asıl şey, ağaçların zirvesinde bulduğum o dinginlik duygusuydu. Gölgeliğe yuvalanmış ve dağ esintisinin yumuşak ritminde sallanan ilahi bir sessizlik ruhuma sızıyordu.
Sessizlikte bulduğum bu iç barış kavramı bugün de benimle yaşıyor. Ben daha gençken, ağaçların bize öğrettiği dersin sığınak aramak olduğunu sanırdım. Ruhunuzu şarj edip yenileyeceğiniz bir yer…
Ama ağaçlardan öğrenmem gereken daha derin bir ders vardı…
Anın ötesinde bir şey
Hayatımızın çoğu yaygaralar, taahhütler, beklentiler, bir takım kesintiler ve günlük hayatın koşuşturmacasıyla saldırıya uğruyor. Göllerin durgunluğuna ve dağların dinginliğine kaçmamıza şaşırmamalı. Doğanın ve sessizliğin ruhumuza iyi geldiğini içgüdüsel olarak biliyoruz zaten.
Bu açık hava sığınakları, yani ağaçlar, bitkiler sağlıklı ve onarıcı olsa da, iyi haber şu ki onları evlerimizde çoğaltabiliriz. Basit bir arka bahçe veya okumak, dua etmek veya düşünmek için sessiz bir oda, kalplerimizi ve zihinlerimizi etkili bir şekilde sakinleştirebilir.
Daha da iyisi, kendi içimizde bir tür sığınak yaratmak için onarıcı nefes ve meditasyon pratiği konusunda kendimizi eğitebiliriz. Bir iç huzur…
Meditasyon, dua ve/veya sessizce düşünmek için düzenli olarak kendilerine zaman ayıran insanlar sakin ve huzurlu olma eğilimindedir. Bu tür insanların genellikle etrafımızda olmasının bir zevk verdiğini hiç fark ettiniz mi? Sanki dinginlikleri ve merkezlenmiş sakinlikleri bulaşıcıymış gibi…
Ağaçların birbirine bağlı bir kök sistemi aracılığıyla iletişim kurması ve birbirleriyle ilgilenmesi gibi, insanlar da ortak insanlığımız aracılığıyla birbirine bağlıdır. Ve kendi ruhlarını nasıl susturabileceğini öğrenenler, başkalarının da aynısını yapmasına yardım edebilir…
Peki nasıl?
“Sessizliğin gücü sayesinde elbette.”
“Belki de bir başkasına verebileceğimiz en önemli şey içimizdeki sessizliktir, söylenmemiş eleştirilerle ya da sert geri çekilmelerle dolu türden bir sessizlik değil bu. Bir sığınak, dinlenme, birini olduğu gibi kabul etme yeri olan bir tür sessizlik… Hepimiz buna açız. Bulması zor elbette. Onun varlığında, anın ötesinde bir şeyi, üzerine bir yaşam inşa etmemizi sağlayacak bir gücün olduğunu düşünün. Sessizlik, büyük bir güç ve şifa yeridir.” Rachel Naomi Remen
İnsanlar iyi dinleyicileri sever. Duyulmayı ve birinin sessizce dinlemesini ve hissettiklerimizi doğrulamasını o kadar çok isteriz ki.
Rachel Naomi Remen’in yukarıdaki alıntısında da belirttiği gibi, bir başkasına verebileceğimiz en önemli şey içimizdeki sessizliktir. Başka bir kişinin sığınabileceği bir sığınaktır bu sessizlik…
Başkasının yükünü hafifletmek
Dinlediğimizde ve sessizlik sunduğumuzda, başka birine konuşması için ihtiyaç duyduğu alanı vermiş oluruz. Duyulduklarını görmeleri için… Birinin onları umursadığını bilmeleri için...
Özetle başkaları için bir sığınak oluruz; ki tıpkı ağaçların zirvesinde olduğu gibi…
Ağaçlar bana bir sığınak olmakla ilgili çok şey öğretti. Uzuvlarının ve dallarının tepesinde, gölgeliğinin üzerinde oturduğum ağaçlar sessiz bir sığınaktı benim için. Yargılama yok, tavsiye yok, sadece sessizlik ve gökyüzünün maviliği ve rüzgarın o tatlı esintisi…
Daha derin bir ders ise; tıpkı ağaçların birbirine baktığı gibi birbirimize bakmamız gerektiğiydi.
Ağaçlar sessizce kucaklayarak benimle ilgilendiler. Ben sadece on yaşında bir çocuktum ve onlar bilge yaşlı amcalar gibiydiler, güvensizliklerim ve korkularım arasında beni sarıp sarmaladılar.
“Bu dünyada bir başkasının yükünü hafifleten hiç kimse yararsız değildir.” Charles Dickens
Pek çok insan hayatın anlamını merak ediyor. Kendi kendine yardım kitaplarını okuyarak tüketiyor ve mutluluğu bulmak için para, şöhret ve mülk peşinde koşuyor…
Umarım, zaman ve bilgelik bize sevginin hayatın anlamı olduğunu öğretir. Tıpkı o bilge yaşlı ağaçlar gibi, zira birbirimize bakmakla yükümlüyüz.
Kendi içinizde nasıl bir sığınak olacağınızı öğrenin ve sonra başkaları için bir sığınak olmak için sessizliğin gücünün farkına varın. O yaşlı ağaçların bilgeliğini onurlandırmanın daha iyi bir yolunu düşünemiyorum…
Ayrılmadan önce bir dakikanızı almak istiyorum…
Ben John P. Weiss. Karikatür çiziyorum, resim yapıyorum ve hayat hakkında makaleler yazıyorum. En son makalemi ve sanat çalışmalarımı görmeniz için ücretsiz e-posta bültenime buradan abone olabilirsiniz.
Sevgilerle,
Comments