Dinozorları bir asteroit çarpması yeryüzünden silmiş gibi duruyor. Fakat bunun detayları yeni yayınlanan bazı çalışmalarla ortaya çıkmaya başladı. Aslında dinozorları yok edenin bir asteroit olduğu fikri, 1980’lerde daha bir kraterden bile haberimiz yokken ortaya çıktı. Böyle kitlesel bir yokoluşu, ancak böyle bir felaketle açıklayabilirdik. Fakat bu, geride bir krater bırakmalıydı. Lakin böylesine koca bir kraterden kimsenin haberi yoktu. Yoksa asteroit gökyüzünde mi patlamıştı? Ya da küçük binlercesi her yere mi düşmüştü? Belki de yok oluşa bir virüs neden olmuştu ve hava akımlarıyla her yere taşınmıştı…
Derken o krateri bulduk. İşte Chicxulub krateri. Bu arada Google’da aratınca da önce böyle bir asteroit kayıyor sonra da ekran sallanıyor 🙂 İşte Meksika’nın Yucatan yarımadasında yer alan bu devasa çarpma krateri, dinozorların sonunu getirmişti.
Fakat tüm dinozorlar bir asteroit çarpması sonucu yok olmadı. Bazıları hayatta kalmayı başardı. Bunlar, yaşam yarışında sadece şanslı olanlar mıydı? Yoksa bir avantajları mı vardı? Doğa onları, hiç tecrübe etmedikleri türden bir felakate hazırlamış olabilir miydi? Hayatta kalanlar, nasıl hayatta kaldı?
Öncelikle neler bildiğimize bakalım. 66 milyon yıl önce, Everest dağından daha büyük bir asteroit Dünya’ya çarptı. Çarpmanın şiddeti öyle büyüktü ki, milyarca nükleer bombaya eşdeğer enerji bir anda ortaya saçıldı. Gökyüzü öyle bir parlamıştı ki, Güneş bunun yanında sönük kalmıştı. Ortaya çıkan sıcaklık, gökyüzünde bir ateş topu gibi parlıyordu. Hiçbir şey görmek mümkün değildi. Çok kısa sürede derilerinde artan bir sıcaklık hissettiler. Ardından 1500 kilometre yarıçapındaki her şey, bu ışıma nedeniyle kavrularak yok oldu. Henüz, ses hızında yayılan şok dalgası onlara ulaşmamıştı bile.
25 kilometre derinliğinde 100 kilometre genişliğindeki bir krateri oluşturan bu çarpışma öyle şiddetliydi ki, Dünya’nın sıkışan kabuğunun oluşturduğu tepki kuvveti 10 kilometre yüksekliğinde bir dağ oluşturdu. Öte yandan kırılan kabuktan fırlayan parçalar uzaya kadar muazzam hızlarda fırladı. Bunların bazıları Dünya’nın çeşitli bölgelerine gökten yağmaya devam etti. Çarpışmanın şiddeti Dünya’nın öbür ucundan bile hissedildi ve 11 büyüklüğüne varan depremlere neden oldu.
Şok dalgası önüne çıktığı her şeyi paramparça ederken, bir kilometreye erişen tsunami dalgaları ortalığı temizlercesine yayılmaya başladı. Binlerce kilometre büyüklükteki toz bulutu, tüm Dünya’ya giderek yayıldı, yayıldı, yayıldı..
Bu çarpışma neredeyse tüm dinozorları yok etti. Neredeyse tüm dinozorları… Mesela bu tavuk yok olmadı. Yani, tabii o zamanlar ataları böyle bir tavuk değildi. Fakat ataları hayatta kaldığı için, bugün bu tavuk var. Çoğumuzun hayatında da ne kadar da önemli bir yere sahip. Dünya’daki yaşamın ise üçte ikisi yok oldu. Bu, Dünya’nın yaşadığı beşinci toplu yokoluştu. Bu türler yok olmasaydı belki de bugün bambaşka canlıları tanıyor olacaktık, belki de hiç olmayacaktık… Peki, az da olsa hayatta kalan bu türler bunu nasıl başardılar? Bunu anlamak için o zamanlara geri dönmeliyiz. Yani, böyle anlatarak değil. Bize o anlardan bir şeyler lazım. İşte yeni yapılan çalışmalar bu sürece ışık tutuyor.
Burası Tanis fosil alanı. Amerika’nın North Dakota eyaletinde yer alıyor. Çarpışma noktasından 3000 km kadar uzakta. Buradan çokça dinozor fosili çıkarıldı. Fakat burası sadece bir dinozor mezarlığı değil. Aynı zamanda buradaki bazı kalıntıların, tam çarpışma sırasından kaldığı düşünülüyor. Bu nedenle uzmanlar için burası ayrı bir öneme sahip.
1980’lerde ortaya atılan asteroit fikri, genel olarak kabul görüyor. Hatta bu fikri ortaya atan kişiler işte bunlar. Soldaki Luis Walter Alvarez, kendisi Nobel fizik ödülüne de sahip aynı zamanda… Sağdaki ise oğlu Walter. Bu iki isim, asteroit fikrini ortaya attıklarından beri bazı gelişmeler oldu. Çoğunluk bu fikre tamam dedi ama, bunu detaylandırmak gerekiyordu. Acaba çarpışmadan kaynaklı ortaya saçılan tozlar, Dünya’yı uzun bir süre kaplayıp, bitkilerin güneşsiz kalarak fotosentez yapamamasına ve ölmesine neden olmuş olabilir miydi? Böyle olunca bitkiyle beslenen canlılar da yok olacak, onları avlayan avcılar da yok olacaktı. Besin zincirinin alt basamağı yok olduğunda, diğerleri de zamanla yok olmalıydı.
Araştıran ve Yazan: Ögetay Kayalı
Kurgulayan: Alperen Çatak
Sunan: Barış Özcan
Comments