Sizleri neler tetikler mesela? Ben bazen çok sabırsız olabiliyorum, ki bu hiç de Stoacı bir hayat tarzının önerdiği bir şey değil. Özellikle bir yerde beklemem gerektiğinde tetiklenirim ve sabırsız davranırım. Trafikte yada süpermarket kuyruğunda olması fark etmez. “Hadi, gerçekten mi? Bu araç yada müşteri kuyruğu daha yavaş hareket edemez mi? Her nasılsa, en yavaş hareket eden kuyruğu seçme yeteneğim var. Bu çok önemli olmamalı sonuçta, zira fazladan bir dakika beklemek dünyanın sonu olmasa gerek.
Ama sabırsızsanız, o anda dünyanın en büyük sorunu gibi gelir. Sabırsızlık, başkalarına kötü davranmamıza da neden olur ayrıca ve bazı garip nedenlerden dolayı, en çok değer verdiğimiz insanlara karşı bile en kötü şekilde davranırız. Daha sabırlı olmama yardımcı olan bir şey Epiktetos’tan aldığım bir fikirdi.
Demiş ki Epiktetos: “Her zaman resmi bir akşam yemeğindeymiş gibi davranın. Tencere henüz size ulaşmadıysa sabırsızlanmayın. Sıranızı bekleyin. Size geldiğinde, uzanın ve nazikçe mütevazı miktarda alın.”
Özellikle buradaki tanıdığınız insanlarla resmi bir akşam yemeğinde olduğunuzu hayal etme fikrine bayılıyorum. Acıkmış ve yemek yemek için acele ediyor olabilirsiniz, ancak etrafınız tanıdık yüzlerle çevriliyse, en iyi davranışınızlarınızı sergileyeceksinizdir. Başkalarıyla ve aynı zamanda kendinizle etkileşim kurmanın nazik ve ölçülü bir yoludur bu.
Bu genellikle unuttuğumuz bir nezaket yaklaşımıdır. Tetiklendiğimizde, sadece başkalarına saldırmayız, aynı zamanda kendimize de kötü davranırız. Anahtar husus; iç konuşmalarımızda da daha nazik olmaktır.
Epiktetos, servetimize karşı da nazik olmamız gerektiğine inanıyordu. Bunu nasıl yapabiliriz ki? Mütevazı olun, hepsi bu. Servetiniz azalırsa, onun peşinden gitmeye çalışmayın. Huzurlu bir yaşam sürmenin temel stratejilerinden biri de şudur: Asla çok fazla şeyi kovalayarak huzurlu bir hayatı ıskalamayın!
Para, statü, sevgi, ve saygı istemek sorun değil. Bir dereceye kadar hepimiz bu şeylerin hayatımızda olmasını istiyoruz. Ve onları istemekte yanlış bir şey yok. Ancak bunlar birincil hedeflerimiz haline geldiğinde, her şey güme gidecektir. Biliyorsunuz, Seneca, hayatının büyük bir bölümünde Antik Roma’da zengin ve saygın bir hayat yaşadı. Ve Stoacılar kesinlikle servet sahibi olmayı küçümsemiyorlardı da. Onunla veya onsuz yapabiliyorlardı. Bu zihniyet, yaşama biçimim üzerinde derin bir etki yarattı. Hayatta istediğim her şeyi kovaladığımı fark ettim: Para, işler, dereceler, arkadaşlar, aşklar. Ama durduğumda işler bana daha doğal geldi. Ve kovaladığım işleri kaçırırsam peki? Ne olmuş yani? Mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacım yoktu artık.
Size şunu sorayım: Zengin mi yoksa fakir mi olmayı tercih edersiniz? Tamam, bu haksız bir soru oldu. Herkes zengin olmayı tercih edecektir. Ancak Stoacılar da fakir olmayı umursamazdı. Garip geliyor ama doğru.
Bu zihniyete sahip olduğunuzda, hayattaki her şeyi kovalamayı bırakırsınız. Bulacağınız şey, kendinizi, ilişkilerinizi ve becerilerinizi geliştirmek istediğinizde, istediğiniz şeylerin size gelmesidir. Bu tıpkı resmi bir akşam yemeğinde olmak gibi. Sıranızı bekleyin, en iyi davranışınızlarınızı sergileyin ve yiyecekler servis edilecektir göreceksiniz.
Başkalarıyla ve kendinizle olan etkileşimlerinizde nazik olun. Kendinizi kariyer hedeflerinizin peşinde çok fazla zorlamayın. Herhangi bir konuda geride kaldığınızı düşünmekten kaçının. Aceleci olmayı bırakın. Ve eğer bu şekilde nazikçe davranıyorsanız, Epiktetos’un da söylediği gibi “Tanrılarla yemek yeme hakkına sahip olacaksınız”. Herşey gönlünce olsun. Kalın sağlıcakla…
Comments