Ferdinand Porsche, Eylül 1875'te, şu anda Çek Cumhuriyeti'nin bir parçası olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun küçük bir köyünde dünyaya gözlerini açtı. Babası demircilik işiyle uğraşıyordu ama o aslında baba mesleğine hiç ilgi göstermedi ve bunun yerine eğitimine odaklandı. Ne yazık ki Ferdinand 14 yaşındayken ağabeyini kaybediyor ve bu durum onun okulu bırakıp babasının demirci dükkanında çalışmaya başlamasını neden oldu.
Babasının yanında çalıştığı süreçte çok fazla boş zamana sahipti. Bu dönemde elektriğe olan ilgisi alevlendi. Porsche ampule takıntılı hale geldi ve elektrik devreleri üzerinde denemeler yapmaya başladı. Öte yandan babası yeni hobisinden pek memnun değildi ve ona sık sık bunu bırakmasını söylüyordu.
Ferdinand Porsche, otomobil tasarımı ve mühendisliği alanındaki önemli katkılarıyla birçok kişi tarafından bir deha olarak kabul edilir. Onun vizyonu, yaratıcılığı ve teknik yetenekleri, otomobil endüstrisine büyük ölçüde etki etmiştir. Volkswagen Beetle gibi ikonik modellerin tasarımı ve Porsche markasının kurulması gibi başarılar, onun deha olarak görülmesini destekleyen faktörler arasında yer alır.
Bir Dehanın Doğuşu
Babası sonunda Ferdinand'ın tutkusunu fark ettiğinde, mühendislik bilgisini geliştirmek için onu Reichenberg İmparatorluk Teknik Okulu'na kaydetmeye karar verdi. Ferdinand, 1893 yılında, henüz 18 yaşındayken evinden ayrıldı ve Viyana şehrinde elektrikli makine üreticisi olan Béla Egger & Co.'da ilk işine başladı. Burada çalıştığı süre boyunca şirketin ilk elektrikli tekerlek göbeği motorunu üretti. Bu elektrik motorunun herhangi bir aracın tekerleğine takılması ve doğrudan hareket etmesini sağlaması amaçlanmıştı. Bu, otomotiv endüstrisinde bir devrimdi ve bu dönemde ilk otomobillerin geliştirilmesinde rol oynadı.
Otomotiv kariyerine Béla Egger'de başladıktan beş yıl sonra Jacob Lohner & Co.'ya katılmak üzere ilk işinden ayrıldı. İlk arabası olan Porsche P1'i geliştirmel için elektrik motorlarını kullandı. Tahta bir araba kullanılarak yapılmış tamamen elektrikli bir otomobildi ve yaklaşık 49 mil menzile sahipti. Yarış arabası olan tasarlanmıştı ama ağır kurşun-asit aküler taşıyordu, bu nedenle araç saatte yalnızca 33 kilometre hıza çıkabiliyordu. Tutkusu ve işindeki başarısı sayesinde hızla yükselen Porsche, 1900 yılında yani yalnızca 25 yaşındayken otomotiv dünyasında adını duyurmaya başladı. Porsche tarafından üretilen elektrikli wheel-hub motor üzerine inşa edilen Lohner-Porsche’nin Paris’teki dünya ticaret fuarında “çığır açan bir çalışma” olarak tanımlanması, Porsche’nin kendi tasarımlarını denediği yarışlardan biri olan Semmering pistinden zaferlere dönmesi gibi birçok başarı, otomobil tutkunu gencin hayallerine giden kapıların açılmasını da sağladı.
Lohner’de geçen 8 yılın ardından Ferdinand Porsche, Daimler-Motoren-Gesellschaft fabrikasında genel müdür oldu ve Avrupa’nın en büyük otomobil üretim tesislerinden birinin başına geçti. Benzinli/elektrikli hibrit motorlara sahip Daimler araçlarının halk arasında da çok ilgi gördüğü bu yıllarda Porsche’nin yeni başarılara da imza atma şansı doğdu. Porsche tarafından geliştirilen motorlar dönemin otobüslerinde, belediye araçlarında, yarış otomobillerinde oldukça popülerdi. Kendi tasarımlarını pistlerde deneyen Porsche’nin bu dönemde elde ettiği başarıları hem şirket içinde hem de otomotiv dünyasında hızla yükselmesinin de nedeniydi.
Otomobillere olduğu kadar elektrik sistemlerine de tutkulu olan Porsche diğer endüstrilerle de sık sık iş birliği yaptı ve yeni teknolojiler üretmenin yollarını aradı. Bu projeler arasında “Avusturya-Macaristan Elektrikli Tren Hattı” nı sayabiliriz. Porsche tarafından geliştirilen benzinli-elektrikli hibrit motor sistemi üzerine inşa edilen bu tren hattı, M12 tipi 6 silindirli 70 kW motor tarafından üretilen gücün tüm vagonlara aktarılması ile çalışıyordu ve yalnızca enerji değil, dayanıklılık konusunda da demiryolları devrimlerinden biri olarak görülüyordu. Bu başarıların ardından Porsche’ye Almanya yolları gözüktü ve 1923 yılında Daimler-Motoren-Gesellschaft’te fabrika genel müdürü olarak saha çalışmalarına devam etti. Aynı yıl Daimler ve Mercedes birleşti ve 1926 yılından itibaren Ferdinand Porsche üretimlerini Mercedes-Benz çatısı altında yapmaya başladı.
Daimler-Mercedes çatısı altında geçen 3 yılda Porsche imzalı araçlar, daha büyük motorlu araçların yarıştığı pistlerde de boy göstermeye ve Mercedes araçlarının ününü duyurmaya başladı. Mercedes tafarından tasarlanan ilk yarış arabası dahi 126 hp beygir gücü ve 120 km/h azami hızı ile dönemin iddialı yarış otomobilleri arasındaydı. 1924 yılında 432 km’lik Targa Florido yarışının kazananı olması da iddiasını kanıtlar nitelikteydi. Rudolf Caracciola tarafından kullanılan araç 392 km’lik mesafeyi ortalama 135 km/h hızla tamamladı. Aynı dönemde geliştirilen Mercedes Monza da 1926 yılında German GP kazananı oldu. 1925 yılında yarışmak için geliştirilen Mercedes 24/100/100K da 6,2 litre 11 kW’lık motoruyla 155 km/h hıza ulaşabiliyordu
1927 yılında yeni Nürburg pistindeki ilk yarış olan Almanya Grand Prix’in de galibi de yine Ferdinand Porsche imzalı Mercedes Benz yarış arabaları ve Caracciola’idi. Almanya GP’te boy gösteren modeller ise Mercedes Benz 26/120 ve 180 S oldu. Bir yıl sonra (1928’de) ise 27/140 ve 200 SS sahnedeydi. Özellikle SS dönemin en iddialı araçlarından biriydi ve 7,1 litrelik motorlu araç 170 km/h hıza çıkabiliyordu. SS’in kısa versiyonu olarak üretilen SSK (SuperSportsKurz) ise 192 km/h azami hıza sahipti. 1928 yılında 8 silindirli sıralı motora sahip ilk Mercedes-Benz seri üretim aracı olan Nürburg 460’ın da tanıtılmasının ardından, Ferdinand Porsche’nin dolu dolu geçen 2 yıllık Mercedes-Benz macerası da son buldu.
Porsche’nin Kuruluşu (1931-1945)
1931 yılında Ferdinand Porsche, uzun yılar boyunca Daimler ve Mercedes Benz araçları yaparken edindiği tecrübe ile kendi otomobil şirketini kurdu.
Dr. Anton Piëch (%10) ve yarış pilotu Adolf Rosenberger (%10) ortaklığı ile kurulan şirketin ana merkezi Stuttgart’tı. 1932 yılında Ferdinand Porsche’nin tek başına kurduğu Hochleistungs-Fahrzeug-Bau G.m.b.H.’nin amacı ise yalnızca Porsche Type-22 üretimiydi. Girdiği 64 yarıştan 32’sini kazanan bu model, Hans Stuck ve Bernd Rosemeyer gibi isimlerin rekorlara imza atmasını da sağladı. 1933 yılında Type-32 ile oldukça başarılı bir modele daha imza atıldı.
Yarış arabaları üzerine çalışmak ve sınırları zorlamaktan zevk alan Ferdinand Porsche’nin başarısı dünyanın sayılı isimlerinden biri olmasını sağlamıştı bile. 1933 yılında Stalin tarafından bizzat çağrıldı ve küçük bir aile arabası yapması karşılığında çok iyi yaşam ve üretim şartları vaat edildi.
European Grand Prix’te kendi araçlarını denemeye devam etmek istemesi nedeniyle bu teklifi reddetse de Porsche, 1934 yılında Reichsverband der Automobilindustrie ile bir anlaşma izmalayarak Volkswagen’ın temellerinin atılmasında ve birçok askeri ihtiyacın karşılanmasında görev aldı.
Ferdinand Porsche’nin Alman ordusu için inşa ettiği otomobiller arasında Porsche Type 82 ve Beetle gibi ünlü araçların yanı sıra tamamen askeri kullanıma yönelik arazi araçları da vardı. Bu araçların ilki olan Porsche Type 82, tamamen askeri amaçlarla üretilen bir modeldi ve Polonya’nın işgalinde etkin olarak kullanılarak test edildi. Günümüzde barışın simgesi olan Beetle ise hem Alman aileleri için bir binek araç hem de Sovyet soğuklarına dayanabilecek ve içinde en az 3 silahlı asker taşıyabilecek bir hibrit model olarak üretildi. Ancak, üzerinde çalışılan tüm prototipler Stuttgart bombalandığında yok olduğu için bu model hiçbir zaman Sovyet kapılarına dayanamadı.
Tabii ki bu dönemde Porsche, yarış arabaları tutkusundan da vazgeçmedi ve günümüz Porsche araçlarının temelini oluşturan tasarım dili de oluşmaya başladı. Berlin-Roma yarışları için inşa edilen Porsche Type 64, yarış savaş nedeniyle iptal edildiği için pistlerde boy gösterememiş olsa da Porsche spor arabalarının atası olduğu için hâlâ Porsche tarihinde önemli bir yere sahip.
Ancak, şüphesiz ki 20. yüzyılda Porsche’nin en iddialı modeli, 1939 yılında 750 km/h hıza çıkacağı iddia edilen Porsche Type-80’di. Bir Daimler-Benz uçak motoru kullanan model, 3000 hp beygir gücüne sahipti ve 7 farklı kimyasalın karışımı ile çalışıyordu. (2023 yılında "dünyanın en hızlı arabası" unvanına sahip olan Bugatti Chiron SS 300+ dahi 490,5 km/h hıza sahip.)
Test sürüşü heyecanla beklenen model 2. Dünya Savaşı nedeniyle bu sürüşü gerçekleştiremese de en azından savaştan sağ salim kurtulmayı başardı ve hâlâ Stuttgart Mercedes-Benz Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor.
Ferdinand Porsche Yargılanıyor
1945 Kasım ayında Ferdinand Porsche, Ferry Porsche, Anton Piëch ve Herbert Kaes savaş aracı inşa etmek için görüşmek üzere Fransa’ya davet edildi ve burada tutuklandılar. Suçlamanın ardında ise tabii ki 2. Dünya Savaşı’nda birçok ülkenin işgalinde etkin rol oynayan savaş araçlarının inşasından sorumlu olmaları vardı ve bu nedenle, savaş suçlusu olarak yargılandılar. 1946 yılında Ferdinand Porsche Fransa’da mahkumken yalnızca yargılanmıyor, aynı zamanda Renault aile arabaları inşasında da etkin rol alması bekleniyordu. Ancak, tutukluğu uzun sürmedi ve 1947 yılında kefaret ödeyerek hapishaneden çıktı. Aynı yıl Fransız mahkemeleri Ferdinand Porsche’nin savaş suçlarını da düşürdü ve Porsche yeniden spor otomobil inşası projelerine geri dönebildi.
Ancak maalesef Porsche’nin 2. Dünya Savaşı sonrasında imza atmak istediği birçok proje yarım kaldı; çünkü yargılandığından yalnızca 3 sene sonra yani 1950 yılında felç geçirdi ve 1951 yılında yaşama veda etti. Çok genç yaşlarda otomotiv dünyasında çığır açan icatlara imza atan ve günümüzde dahi ulaşılması zor hedefleri zorlayan Ferdinand Porsche’nin projeleri çocukları tarafından devralındı. Onun mühendislik dehası hala otomotiv endüstrisini etkilemeye devam ediyor; ki adeta ruhu Porsche ile yaşamaya devam ediyor...
ChatGPT / Storyteller / Araba.com
Comments