top of page

Blog Posts

Writer's pictureHüseyin GÜZEL

Hayatın Sırrı Düşük Beklentilerdir

“Bu hiç mantıklı değil!”

Hayatınızda kaç kez hayal gücünüzün sanal dünyası ile gerçekliğiniz arasındaki farklardan dolayı acı, hayal kırıklığı, öfke veya stres yaşadınız?


Biz insanoğlu olarak çok yaratıcı canlılarız. Ve bir şeyler yapmaya başladığımızda, her zaman her şeyin tam olarak istediğimiz şekilde olmasını bekleriz. Bu durum size hiç tanıdık geliyor mu?


“Üniversite diplomamı alacağım ve sonra tüm şirketler benim için sıraya girecekler. En iyi maaş ve olanakları sunanı seçeceğim. Ve sonra ben çok zengin olacağım.” mı diyorsunuz?


“Ondan gerçekten hoşlanıyorum. Birkaç ay birlikte vakit geçireceğiz. Sonra Evlilik. Dört çocuk istiyor benden. Sonra sahilde bir tatil evi alacağız. Boom. Mutlu hayat.” mı diyorsunuz?


“İş fikrim harika. Biraz sermayem var. Ürünü oluşturmak için birkaç kişiyi işe alacağım. Yuvarlanıp gideceğiz. Medya bunun hakkında harika haberler yazacak. Televizyona bile çıkacağım starlar gibi. Sonra da şirketi büyük bir karla satacağım.” mı diyorsunuz?


“Birkaç video çekeceğim. Onları YouTube’a yükleyeceğim. İnsanlar onları paylaşacak. Videolarımdan biri viral olacak. Ve artık ben bir YouTuber’ım. Gelsin paralar…” mı diyorsunuz?


Bu senaryoların gerçekleşme olasılığı sizce ne kadar? Tam olarak bilemezsiniz değil mi? Ama sanırım oldukça SIFIR’a yakın bir değer. Bunun da ötesinde, beklenmedik olaylar tüm planlarımızı altüst edebilir. Mesela, şu anda, koronavirüs salgını ile mücadele ediyoruz ve bundan sonra muhtemelen hiçbir şey eskisi gibi olamayacak…


Bu dünyanın sonu değil tabii. Daha önce de çok zor zamanlar yaşadık. Ve ben burada hayallerinizi yıkmaya da çalışmıyorum. Fakat küçük bir pragmatizm yapmak asla çok acıtmaz diye düşünüyorum. Yüksek beklentilere sahip olmak pratik olan şey değildir, çünkü neredeyse gerçekleşmeleri imkansızdır. Öyleyse neden ilk etapta beklentilerimizi yüksek tutuyoruz?


Bu durum faydadan çok zarar getiriyor. İşletme alanında yüksek lisans yaptığım yıllarda, gizlice ellerimi sık sık ovardım.


Tüm çok uluslu şirketlerin beni işe almak için sanki sıraya gireceğini düşünürdüm. Pazarlama konusunda uzmanlaştığım için bir şirket kurabileceğimi ve bunu başarıya dönüştürebileceğimi hayal ederdim.


Ancak 2011 yılında mezun olduğumda, tarihin en büyük mali krizinin etkileri kendini hala ekonomide fark ettiriyordu. Sadece bir veya iki sınıf arkadaşım, ve tanıdığım bazı kişiler büyük firmalar tarafından işe alındı. Gerisi boktan işlere girdiler çünkü işe alımlar artık çok zorlu süreçleri gerektiriyordu.


Baktım olmuyor, babamla bir iş kurdum. Ancak bu da çok hoş bir iş değildi ve kazancı o kadar da yüksek değildi. Ve temelde ilk üç yıl boyunca ancak yaşam masraflarımı ödeyecek kadar para kazanabildim.


Yüksek beklentilere elveda…

Affedersiniz ama beni yanlış anlamayın: Yüksek standartlara sahip olmamanız veya yaşamda yüksek hedefler ve gayeler gütmemeniz gerektiğini söylemiyorum asla. Bunlar elbette olmalı. Ama sadece hayal gücünüze güvenmeyin. Aksine: Yüksek beklentileriniz olduğunda ve sonuçlarda pek iyi olmadığında: Sadece hayal kırıklığı yaşarsınız.


Lakin beklentileriniz düşük olduğunda ve sonuçlarda daha iyi olduğunda: Minnettar olursunuz.


Bir psikolog ve aynı zamanda “Seçim Paradoksu” adlı kitabın yazarı olan Barry Schwartz bunu en güzel şekilde ifade etmiş: “Mutluluğun sırrı düşük beklentilerdir.”

Şimdi, bu yeni bir şey değil. Çoğumuz yüksek beklentilerin tek başına yardımcı olamayacağını hayatınızda tecrübe etmişizdir. Peki neden hala yüksek beklentiler içindeyiz?


Hala daha fazlasını, daha fazlasını, daha fazlasını istiyoruz. Ve daha fazlasını istediğimizde, daha fazlasını bekliyoruz.


Anlıyor musun? Arzularınızı düzeltmeden beklentilerinizi düzeltemezsiniz.

“Ama hayattan en iyi şekilde nasıl yararlanmaz ve daha fazlası için çaba göstermeyesiniz? Bu hiç mantıklı değil!”


Hayattaki birçok şey mantıklı değildir. Ancak işte şu gayet mantıklı: Daha fazlasını istediğinizde, daha fazla seçeneğiniz vardır.


“Ne yapmalıyım? Daha fazla mı çalışmalıyım? Daha fazla mı para kazanmalıyım? Daha fazla insana mı yardım etmeliyim? Ailemle daha fazla mı zaman geçirmeliyim?”


Genel olarak, daha fazla seçeneğe sahip olmak kötü bir şey değildir. Daha kompleks bir durum var demektir. Ve komplekslik genellikle endişe ve pişmanlık ile sonuçlanır. Bu duyguyu biliyor musunuz: “Ya yanlış karar verirsem?”


Yani daha fazlası daha iyi demek değildir. Veya daha az para kazanmak ve kişisel şeyler için daha fazla zamana sahip olmak demektir.


“Evet, ama hepsinin olmasını istiyorsunuz!”

Şimdi bir yere gidiyorsunuz ve hepsini istiyorsunuz! Ve ben bunun mümkün olmadığını da söylemiyorum. Sadece beklenti içinde olmayın. Her şeyi kendinizden beklemeyin.


Ve daha da önemlisi: Başkalarından da çok fazla bir beklenti içinde olmayın. Zaten onları kontrol edemezsiniz. Artı, kimse mükemmel de değildir, ki insanlar bazen sizi hayal kırıklığına uğratır. Ve aksine bunun dünyanın sonu olmadığını da kabul edin.


Hayatınızı beklentileriniz olmadan yaşarken, onların ne olduğuna dair bir şeyler görürsünüz.


Ve bir saniye için hayal dünyamızdan, gerçeklerimize dönelim: Hayatta olmak dünyanın en iyi şeyidir; dışımızda gerçekleşen koşullar ve olaylar ne olursa olsun. Şunu da hiç aklımızdan çıkarmayalım: Mutlu olmak için hiçbir şeye ihtiyacımız yok!


 
Teknik ve Teknolojik paylaşımlar, ve Hayata dair her şey…

Destek olmak için bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz :) ve E-Posta Bültenimize de üye olabilirsiniz…

 

Not: Bu makale 31.03.2020 tarihinde Medium sitesinde yayınlandı.

20 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page