Bu, hayatınızı iyileştirmek için güçlü bir yaklaşım…
Güzel bir kitabı keyifle okurken, eşim bir akşam, “Evden daha fazla dışarıya çıkmalısın, ve biraz da dışarıda vakit geçirmelisin.” dedi.
“Neden böyle söylüyorsun?” diye sordum kendisine ve ekledim, “Sanat atölyemde oldukça mutluyum. Ayrıca spor salonunu da gidiyorum, ve orada erkek arkadaşlarla da kahvenin ve hoş sohbetin tadını çıkarıyorum ve köpeklerim ile de çoğu zaman yürüyüşler yapıyorum.”
“Bebeğim, Las Vegas’ta yaşıyoruz” dedi bana, ve ekledi, “Daha fazlasını keşfetmelisin. Yeni yerler görmelisin. Ayrıca senin için mükemmel bir etkinlik buldum biliyor musun?”
Sinirli bir şekilde, kitabımı kapattım, ve ona doğru döndüm, “Nasıl bir etkinlik?” diye sordum.
“Bir Las Vegas daktilo kulübü var.” dedi ve, “Onları Facebook’tan buldum ve takipçileri yakında bir araya gelecek. Bence sen de gitmelisin.”
Makul bir bahane bulmanın verdiği rahatlıkla, “Kulağa hoş geliyor, ama sağlam bir daktilom bile yok maalesef. Ayrıca annenden aldığın daktilonun da bir elden geçirilmeye ihtiyacı var.” dedim.
Eşimin yüz ifadesi pek neşeli değildi verdiğim cevaba karşılık, ve “Ama nasıl olur, sanırım gidip bir bakmalıyım.” dedi bana.
Kim olduğunuzu bulun
Doğruyu söylemek gerekirse, daktilo kulübünün gerçekleştireceği buluşmaya katılmak konusunda pek hevesli değildim. Ama bu tür deneyimlerin zenginleştirici olabileceğini ve etkileyici insanlarla tanışmaya vesile olabileceğini de biliyordum.
Ertesi gün eşim telefonuma, internetten çevrim-içi satılık olan iki çalışan sağlam daktilonun resimlerini gönderdi. Hangisini tercih ettiğimi sordu ve ben de kompakt küçük 1933 Corona №4 model olanı seçtiğimi söyledim.
Birkaç gün sonra, UPS kargo firması, 1933 model Corona marka daktilomu bana teslim etti, tam da o gün öğleden sonra gerçekleştirilecek daktilo buluşmasına gitmek için bir miktar daktilo kağıdı aldım ve hazırlıklar yaptım.
Üniversite yıllarından beri bir daktilo ile hiç yazı yazmamıştım, ancak her zaman tuşların tıkırtılı sesini ve cihazın geri dönüş kolu, makaraları ve tip çubuklarından meydana gelen hoş fiziksel yapısını sevmişimdir.
“Daktiloda kim olduğunu bulursun.” Tom Robbins
İster beğenin ister beğenmeyin, evden çalışma, spor salonuna gitme ve köpekleri yürüyüşe çıkarma rutinlerim kesintiye uğramak üzereydi.
Hangi maceranın ilerleyeceğini bilmiyordum esasında.
Sefil olduğumuz için çok rahatız
Maceradan bahsetmişken, NY Times’ın en çok satan yazarı ve dayanıklılık atleti olan Dean Karnazes’i bir düşünün. Gerçekleştirdiği uzun mesafe koşusu tüm dünyada yankı buldu.
Karnazes, bedenini ve zihnini inanılmaz sınırlara ulaştırmıştı.
Web sitesinde onun başarıları hakkında şunlar yazıyor:
“Birçok başarısı arasında, aralıksız üç gece boyunca uykusuz bir şekilde 350 mil koşması var. Ölüm Vadisi boyunca 120 derece sıcaklıkta koştu ve Güney Kutbu’nda da -40 derece sıcaklıkta bir maraton koşusu gerçekleştirdi. On farklı durumda, on iki kişilik takımlarla birlikte yarışarak 200 millik bir bayrak yarışını tek başına yönetti.”
Bir şey yapmayı öğrenmedikçe Dean Karnazes gibi sürekli ve başarılı bir sporcu olamazsınız.
Zorlukları kucaklayın
İşlerimizin rutin doğası gereği, evdeki rahat koltuklar, televizyon ve sosyal medyadan kaynaklı dikkat dağınıklıkları, bizleri güvenli, vasat bir konfor alanına iter doğal olarak. Zira kolay ve alışılmış şeyleri seviyoruz.
Sorun şu ki, kolay ve alışılmış şeylerin, sizi ilerletmeyecek ve geliştirmeyecek olmasıdır.
Elbette yaşamda zorluklar, sıkıntılar ve rahatsızlıklar var. Mesela, spor salonuna gitmemenin verdiği rahatsızlık, kendinizi alışık olmadığınız sosyal ortamlara girememenin verdiği rahatsızlık (Las Vegas’ta bir daktilo buluşması gibi).
Rahatsızlıklar, nasıl büyür?
Outsideonline.com websitesi, aşağıdaki bilgileri paylaşan Dean Karnazes ile büyüleyici bir röportaj yayınladı:
“Batı kültüründe şu anda biraz geriye doğru giden bir şeyler var. Biz her türlü rahatlığa sahip olduğumuzda mutlu oluyoruz. Konforu mutlulukla eşit görüyoruz. Ve şimdi o kadar rahatız ki çok sefiliz. Hayatımızda hiç bir mücadele yok. Macera duygusu hiç yok. Arabaya biniyoruz, asansöre biniyoruz, yani artık her şey kolay geliyor bize. Benim farkına vardığım şey; konfor alanımın dışında ve kendimi rahatsız edecek şekilde yaşıyorum ve acı çekiyorum. Bu sayede mücadele ederek yüksek başarılar elde ediyorum ve bu mücadelede bir sihir olduğunu düşünüyorum.”
Atölyemde okuma, yazma ve sanat yaratma hayatımdan memnun ve mutlu olmama rağmen, gerçek şu ki artık kendimi biraz yorgun ve bitkin hissediyorum.
Rahatlık (konfor) alanımı buldum ve macera hissimi kaybettim.
Neyse ki, karım beni bazen benden de daha iyi tanıyor. Bu yüzden beni evden çıkıp daktilo buluşmasına katılmaya teşvik etti.
Sürekli Hoşgörü Kardeşleri
15 numaralı otoyol üzerinden kuzeye gittim, sahra çıkışından Las Vegas şehir merkezine ulaştım. Daktilo buluşması bir fotoğraf stüdyosunda gerçekleşecekti. Şehir merkezinin bilmediğim bir bölgesindeydi bu stüdyo ve kendimi biraz eksik hissettim açıkçası.
Grafiti duvarlarının, yetişkin bir eğlence kulübünün, birkaç kepenkli işletme ve binaların köşelerinde bekleyen dövmeli birkaç adamın yanından geçtim. Sonrasında ise aslında Las Vegas’ın Sanat Bölgesi’nde olduğumu öğrendim.
Las Vegas daktilo kulübünün Facebook sayfası gerçekleştirilecek buluşma için bir adres paylaşmıştı ve fotoğraf stüdyosunun bulunmasının biraz zor olduğu konusunda uyarmıştı önceden.
Arabamı park ettim ve 1933 model daktilomun olduğu sırt çantamı omzuma astım. Önümdeki ana binada “Las Vegas Oddities” adlı bir işletme vardı. Görünüşe göre, hayvan kemikleri, otlar ve gizli malzemeler gibi benzersiz koleksiyonlar için bir arayıştaysanız, burası tercih edilebilir.
Çevreyi biraz inceledikten sonra aradığım fotoğraf stüdyosunu buldum, ama kapısı kilitliydi ve kimsecikler yoktu.
Zamanımı öldürmek için yukarı çıktım.
Karşılaştığım ilk yerdeki asılı tabelada, “Kutsal Düzen Sin Sity Sürekli Hoşgörü Kız Kardeşleri Rahibe Manastırı” yazılıydı.
Manastırın web sitesine göre:
“1979'da San Francisco’da kurulan sürekli Hoşgörü Kız Kardeşleri Rahibe Manastırı, dünya çapında hareket eden rahibe hakları ve uygulanması, çok yönlü mutluluk kaynağının ilan edilmesi ve ırkçılık suçunun sona ermesi için mücadele ederek dünya çapında bir hareket haline geldi. Haziran 2005'te kurulan Kutsal Düzen Sin Sity Kardeşler, Las Vegas’ın Sürekli Hoşgörü Kardeşleridir.”
Sin Sity Kardeşler’in misyonu:
“Sisters AIDS İlaç Yardım Programımız (SADAP) için para toplamak için çalışıyoruz; rahibe hakları ve uygulanması için mücadele ediyoruz; daha güvenli ve sağlıklı seks için yardım yapıyoruz; ve mizah anlayışımızı korumak için gayretle çalışıyoruz, eğlenmeyi unutmamamız için kendimizi asla o kadar ciddiye almıyoruz.”
Etrafıma baktığımda ise, çevredeki bina kümelerinin, yenilikçi ve alternatif yaşam tarzı işletmelerinin eklektik bir karışımını içerdiği açıktı.
Gerçeküstü bir deneyim
Aşağıya baktım ve fotoğraf stüdyosu “Photo Bang Bang” şimdi açıldı ışıklı tabelasının yandığını gördüm. Kapıda, mekanın sahibi Curtis Joe Walker tarafından karşılandım. Arkasında eski bir daktilo olduğunu görebiliyordum ve doğru yerde olduğumu artık biliyordum.
Curtis beni fotoğraf stüdyosunda bir tur gezdirdi ve özellikle onun fotoğraf çalışmalarından çok etkilendim.
Fotoğraf stüdyosu, fotoğrafçıların yaratıcı çalışmalar gerçekleştirmeleri için saat başı kiraladıkları farklı temalı odalar içeren gerçeküstü bir deneyim sunuyordu. Bu odalarda 3 duvarlı Cyclorama, saat kulesi, ortaçağ zindanı, perili ev ve sonsuz sahne gibi temalar bulunmaktaydı.
İşte Las Vegas’ta “Photo Bang Bang” fotoğraf stüdyosu hakkında kısa bir video turu:
1933 model Corona daktilomı çantamdan çıkardım ve Curtis, daktilonun makaralarının neden düzgün çalışmadığını anlamama yardımcı oldu. Denemek için farklı tipte yazı kağıtları önerdi.
Curtis, içeri giren bir çifte apar topar bir stüdyo turu yaptırırken. ben de 1933 Corona №4 model daktilomla onlara göz kırpmaya başladım. Sonrasında, içeriye dövmeli bir kadın geldi ve bir daktilo ile çalışmak için bitişikteki perili odaya yerleşti.
Bir saatten fazla bir süre daktilomla eşime eğlenceli mektuplar yazarak, beni konfor alanımdan (evden) uzaklaştırdığı için ona teşekkür ettim.
Photo Bang Bang, Las Vegas’ta kendimi bulmayı umduğum son yerdi belki, ancak bu deneyim göz alıcı ve eğlenceli bir maceraydı benim için ve gerçeküstüydü sanki.
Asla daha iyi olamazsınız
Geçmişteki başarılarımın bir çoğu konfor alanımdan rahatsız olmanın bir sonucuydu.
Mesela, yüksekokul eğitimim sırasında, güvenlik görevlisi olarak vardiya usulü çalıştım. Bütün geceler sınavlarıma odaklandım ve hafta sonlarını da okul kütüphanesinde araştırma yaparak geçirdim. Bazen yorgun ve rahatsız oldum, ancak elde ettiğim yüksek lisans derecesi tüm kariyerim boyunca çok işime yaradı.
Dövüş sanatları alanında yıllarca eğitim aldım, genellikle genç bir polis memuru olarak mezarlık vardiyasında çalıştıktan sonra dojo’ya giderdim. Jujitsu, çalıştığım dövüş sanatıydı ve yoğun boğuşmalar ve atışlar birçok çürüğe ve yaralanmaya neden olurdu. Bazen sadece bitkin bir şekilde dojo minderine uzanırdım.
Bir gün çok sert gerçekleşen atışlardan sonra paspas üzerindeki düşüşün etkisi ile kalbimde süper ventriküler taşikardiye (kalp çarpıntısı) meydana geldi. Kalp ritmindeki bozulmayı düzeltmek için ambulans ile acil servise kaldırılmam gerekti.
Dövüş sanatları eğitimimin aksamına sebep olmasına rağmen, kendime güven, kendimi savunma yeteneği, güç, dayanıklılık ve daha fazlasına odaklanmak gibi birçok şey konusunda büyük kazanımlar elde etmemi sağladı.
“Biraz acı ve rahatsızlığa asla tahammül edemezseniz, asla daha iyi olamazsınız.” Angela Duckworth
Hayatınızda başardığınız zor şeyleri bir düşünün. Bir hedefe ulaşmak, yeni beceriler kazanmak, sertifika veya derece almak ya da işte terfi elde etmek için katlandığınız rahatsızlıkları (sıkıntıları) göz önünde bulundurun.
Bizi şekillendiren şeyler, hayattaki sıkıntılar, rahatsızlıklar ve zorluklardır. Aynı eski rutinlerinize ve döngülerinize takılı kalmanıza izin vermeniz sizi ilerletmeyecektir. Yani sizi oto-pilotta tutacaktır.
Konfor alanınız sizin arkadaşınız değildir. Evet, sizi tehlikeli, akılsız şeylerden uzak tutabilir. Ama çoğu zaman, kendinizi zorlamanızı engelleyecektir. Sizi rahatsızlıktan yalıtacak, ki bu genellikle kişisel gelişiminizi sınırlayacaktır.
Akılsız tekrarlama ve sıradanlık
Huffpost.com web sitesinde yayınlanan bir makalede aşağıdaki gözlem aktarılıyor:
“Hiç günlük, haftalık ve yıllık rutinlerinizi takip etmenin ne kadar kolay olduğunu düşünmek için durakladınız mı? Çoğu insan; aynı anda uyanır, kahvaltıda benzer şeyler yerler, aynı kıyafet rotasyonunu giyer, aynı anda işe gelir, aynı kişilerle öğle yemeği yer, geceleri aynı şovları izler… bla, bla, bla…”
Alışkanlıklar, tutarlılıklar ve rutinler, egzersiz ve yaratıcı çalışma gibi alanlarda başarıyı hızlandırırken, aynı zamanda bizi akılsız tekrarlama ve sıradanlık rutinine sürükleyebilir.
Huffpost.com sitesindeki makalede şunlar ifade ediliyor:
“Bu gibi rutinler o kadar alışılmış gelir ki, yaşam boyunca sürekli olarak yaptığımız gerçeğini genellikle göz ardı ederiz. Yedi farklı kıta, yaklaşık 200 farklı ülke, 7 milyardan fazla insan, binlerce dil ve yüz binlerce eşsiz deneyime sahip muazzam bir evrende yaşıyor olsak da bildiklerimize bağlı kalıyoruz ve hep aynı şeyleri tekrarlıyoruz. Sonrasında ise neden sıkışmış, bitkin, yorgun ve durgun hissettiğimizi merak ediyoruz.”
Forbes.com’daki bir makalede ise, “Sloan Yaşlanma ve Çalışma Merkezi”nde görev alan araştırma direktörü Jacquelyn James’den bahsediliyor. Makaleye göre James, “yeni ve heyecan verici faaliyetlerde bulunmanın olgunlaştıkça birçok fayda sağlayabileceğini savunuyor.” ve ekliyor,
“Yaşlandıkça hayatımızı aydınlatacak şeyleri bulmak daha önemli hale gelir… Zihinlerimiz bu çabanın merkezindedir ve yapılacak yeni şeyler bulduğumuzda gelişebilir. İster yeni bir beceri edinme veya dil öğrenme (zihinsel faydaları çok yüksektir) olsun , ister yeni bir gruba katılma ve yeni insanlarla tanışmak olsun, ister mevcut becerileri kullanmaya devam etmenin yeni yollarını bulmak olsun, başarılı bir yaşlanma ve uzun ömür olsun, bunların hepsi ve dahası, yaşam boyu öğrenme modellerinin üzerine inşa edilmiştir.”
Yeni şeyler denemek
İş, uyku ve yemek, günlerimizin çoğunu doldurur ve boş zaman aktiviteleri için bizlere değerli vakitler sunarlar. Boş zamanımızı akıllıca nasıl harcayacağımız konusunda bilinçli değilsek, daha az anlamlı şeyler üzerinde bu değerli vakitleri boşa harcarız. Ya da daha kötüsü, konfor alanımızda kayboluruz.
Youtube’daki Hamster videoları ve Facebook’taki siyasi paylaşımlar kolay bir yönlendirme yapabilir, ancak zihninizi geliştirmenize yardımcı olmak açısından sizlere yeni yollar sunmazlar.
Buna karşılık, yeni deneyimler beynimizde dopamin salgılar ve yeni nöronlar ve sinirsel bağlantılar oluştururlar. Deneyimler ne kadar zorlaşırsa o kadar iyidir.
Hayatınızı oto-pilottan çıkarmak istiyorsanız, rahatlıktan rahatsız olmanız ve aşağıdakileri yapmanız gerekir:
Yeni şeyler deneyin…
Eşim sayesinde konfor alanımdan çıktım ve Las Vegas şehir merkezindeki Arts District’te bir daktilo buluşmasına katıldım. Eğlenceli bir maceraydı. 1933 model daktilom hakkında daha fazla şey öğrendim ve Curtis Joe Walker’ın şaşırtıcı ve heyecan verici eski okul yıllarından gelen fotoğrafçılığından yaratıcı bir şekilde ilham aldım.
En son ne zaman yeni bir şey denediniz? Genellikle, konfor alanlarımızın ötesine gitmemizi engelleyen şeyler: tembellik veya korkudur. Çoğu zaman yeni bir deneyimin bizi zenginleştireceği değil, bizleri daha kötü duruma sokacağı bir takım senaryoları hayal ederiz.
Yeni şeyler denemek yaratıcılığınızı artıracaktır. Photo Bang Bang stüdyosunu ziyaret etmek, Curtis’in çalışmalarını görmek ve Las Vegas Sanat Bölgesi’ni keşfetmek, yazı ve sanat çalışmalarım için her türlü yaratıcı fikri ateşledi.
Yeni şeyler denemek sizi daha iyi hale getirecektir. Sık Sık seyahatler gerçekleştiren herkese sorabilirsiniz. Yeni deneyimler dopamin salgılayabilir ve beyinde yeni sinir yolları oluşturabilir.
Huffpost.com sitesinde Nörogenez ve nöroplastisite üzerine kaleme alınmış bir makalede şunlar ifade ediliyor:
“Seyahat etmek, beyninizi yeni ve karmaşık ortamlara maruz bırakarak nörojenezi teşvik eder. Pittsburgh Üniversitesi’nden bir nöropsikolog olan Paul Nussbaum, ‘Bu yeni ve zorlu durumlar beyinde dendritlerin filizlendirmesine neden oluyor.” diyor.”
Yeni şeyler denemek için büyük ve pahalı yolculuklar yapmak zorunda değilsiniz tabi. Konfor alanınızdan çıkmanın daha basit yolları da var, örneğin:
Konuştuğunuz kişileri değiştirin veya konularınızı değiştirin. Yeni insanlarla tanışmak sizi yeni fikirlere, bakış açılarına ve deneyimlere açacaktır.
Okuduğunuz veya izlediğiniz şeyleri değiştirin. Casusluk ve gerilim içeren kitapları okumak yerine bir bilim kurgu romanı deneyin. FOX haberlerini izliyorsanız, CNN’e geçin ve görüşlerinize meydan okuyun (ya da tam tersi).
Kendinizi farklı ortamlara sevk edin. Daktilo buluşması gibi mikro bir maceraya atılabilirsiniz. Yeni yerler keşfetmek çok pahalıya mal olmak zorunda değildir.
Koruyucu küçük konfor alanınıza sarılmak ve orada çakılıp kalmak için hayat çok kısa. Yeni şeyler denediğinizde ve rahatlıktan ne kadar rahatsız olursanız, yani konforunuzdan ne kadar uzaklaşırsanız, o kadar büyürsünüz ve gelişirsiniz.
Dean Karnazes olmanıza ve ultra bir maraton koşucusu olmanıza gerek yok. Sin Sity Kardeşler’e katılmak veya antika bir daktilo almak ve yenilikçi fotoğrafçılarla takılmak zorunda da değilsiniz.
Tek yapmanız gereken yeni şeyler denemek. Bu, hayatınızı iyileştirmek için güçlü bir yaklaşımdır ve bahse girerim sonuçlarından memnun kalacaksınız.
Ayrılmadan önce bir dakikanızı almak istiyorum :)
Ben John P. Weiss. Karikatür çiziyorum, resim yapıyorum ve hayat hakkında makaleler yazıyorum. En son makalemi ve sanat çalışmalarımı görmeniz için ücretsiz e-posta bültenime buradan abone olabilirsiniz.
John P. Weiss
Destek olmak için bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz :) ve E-Posta Bültenimize de üye olabilirsiniz…
Not: Bu makale 24.03.2020 tarihinde Medium sitesinde yayınlandı.
Comments