Pandeminin olumlu yönlerinden biri, hızla yalnız kalmaya alışmamızı sağlamasıdır. Bu, adeta kendine güvenme üzerine zorunlu bir pratiktir. Zamanınızın büyük bir kısmını evde geçirirken, genellikle günlerinizden ne beklediğinizi değerlendirmeniz gerekmektedir. Bu, yaşamın iyi bir yöntemidir; çünkü bu sayede kontrol edebileceğiniz şeylere odaklanırsınız.
Bu yıl her şey normale dönmeye başladıkça, yeniden sosyalleşmeye başlıyoruz. Bunu yaparken de, farkında olmadan kendimizi başkalarıyla kıyaslamaya başlıyoruz.
Fark ettiğiniz gibi, Mart ayında tatile çıkan insanlar hakkında duyumlar alıp "Ben neden orada değilim?" diye kendinize sormaya başladınız mı? Kendinizi geride kalmış gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Diğerleri hayatın normal akışına dönmüşken, siz hala o aşamaya gelememişsiniz.
Ve sonra, kıskançlık duygusu bulduğu boşluktan yeniden sızar içeri. Bu durumda, mantıksız kararlar almaya meyilli oluruz. Yani, karakterimize aykırı davranışlar sergileriz. Başkalarının hayatlarını kıskanarak enerjimizi boşa harcarız. Ve daha da kötüsü, hayatımızın başkalarına göre kötü olduğunu düşünmeye başlarız.
Başkalarının dış görünüşlerine kanmayın. İnsanlar başarılarını, mülklerini, lüks tatillerini ve prestijlerini sergilerken, genellikle bazı şeyleri gizlemeye çalışırlar. Birinin sosyal medyada ne paylaştığına bakarken, sadece paylaşmak istedikleri şeylerin seçilmiş bir versiyonunu gördüğünüzü unutmayın.
Epiktetos bunu ne güzel açıklamış: “Daha fazla prestije, güce veya başka bir ayrıcalığa sahip olan insanlar, sahip oldukları şeylerden dolayı mutlak anlamda daha mutlu değillerdir. Kimseyi kıskanmak için hiçbir sebep yoktur.”
Kıskançlık, kariyerimizdeki en büyük sorunlardan biri olabilir. Örneğin, birçok yazar kendilerini başkalarıyla karşılaştırır. Dış faktörlere odaklanırlar: Bir başkasının takipçi sayısına, beğenilerine veya arkadaş çevresine bakarlar...
Bu tamamen anlamsızdır. Neden kendimizi başkalarıyla karşılaştıralım ki? Bu, kaybedilmiş bir oyundur; çünkü her zaman sizden "daha iyi" olan birisi mutlaka bulunacaktır. Bir milyon okuyucunuz varsa, iki milyon veya on milyon okuyucusu olan bir başkası her zaman vardır.
Kıskançlığın bir diğer sebebi de, bazı insanların bir arada olduğunu görmemizdir. Bir topluluğun parçası olmayı arzularız. Ancak, insanların sadece belirli kişilerle zaman geçirdiğini gördüğümüzde, onların da güvensiz olabileceğini düşünmeliyiz. Çünkü kendilerini, birlikte oldukları insanlarla değerlendirirler.
Müzik endüstrisindeki işleyişi örneklemek gerekirse, genç sanatçılar sahneye çıktıklarında genellikle yerleşik sanatçılar tarafından yapılan "ortak imza" törenleriyle karşılaşırlar. Yani, başarılı biriyle anlaşarak kendi imajlarını güçlendirmek isterler.
Örneğin, favori rapçilerimden J. Cole, kariyerinin başlarında bunu yaptı. Jay-Z'nin plak şirketiyle anlaşma imzaladı ve ilk albümünde birçok tanınmış sanatçıya yer verdi. Ancak, bir sanatçı olarak kendi başına tanınmaya ve popüler hale gelmeye başladığında, bu uygulamayı bıraktı. Son üç albümünde sadece kendisi yer aldı ve o, hala yakın tarihin en başarılı rapçilerinden biri olarak kabul ediliyor.
Fakat sorun şu ki, pek çok sanatçı kendi kimliklerini hiçbir zaman oluşturamıyor. Sürekli olarak bu tür ortak çalışmalara ihtiyaç duyuyorlar. Kendilerini yeterince iyi bulmadıkları için diğer başarılı insanlarla işbirliği yapmayı tercih ediyorlar. Bu durum, kimi zaman müziklerinden daha önemli bir hale geliyor.
Epiktetos'un sözleriyle, odaklanmamız gereken şey yalnızca özgürlüğümüzdür: "Endişelenmemiz gereken şey unvanlarımız ya da prestijli pozisyonlarımız değil, özgürlüğümüzdür. Özgürlüğe ulaşmanın yolu, kontrol edemediğimiz şeyler için gereksiz yere kaygılanmamaktır."
Kıskançlık hissettiğinizde, önceliklerinizi gözden geçirin. Kıskançlığı, bakış açınızı değiştirmeniz için bir işaret olarak kullanın. Hepimiz zaman zaman bu duyguyu yaşarız. Sosyal medyayı pek sevmem ama bazen lüks malikaneleri ve tatilleri görünce kıskançlık hissedebiliyorum. Böyle anlarda kendi evime baktığımda, deniz manzaralı sekiz yatak odalı bir villa ile kıyaslandığında yetersiz gibi görünebilir.
Stoacılığı uygulama fırsatı olarak görüyorum bu durumu. Kendi içime dönüp kontrol edebileceğim şeylere yoğunlaşıyorum. Bu mektuplardan anlayabileceğiniz üzere, tavsiyem her zaman bu yönde oluyor. Sorun kıskançlık ya da aşırı düşünme olsa da, çözümü kendimizde bulabiliriz.
Ve bu mektubu sonlandırmadan önce şunu söylemek istiyorum: Hayatınızdan memnun olmak güzeldir. Çimenlerin başka yerde daha yeşil olduğunu düşünmek kolaydır. Ancak sağlıklıysanız ve sizi seven insanlar varsa, hayat o kadar da fena değildir. Her şey gönlünüzce olsun. Sağlıcakla kalın…
Comments