Kökeni Uzakdoğu felsefesine dayanan minimalizm, yaşamda karmaşaya sebep olan ve bireyleri hedeflerinden alıkoyabilecek her şeyden uzaklaşma anlamına geliyor.
“Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.” Platon
Minimalist bir hayat şeklini benimsemek sadece, daha az tüketim yaparak tasarruf etmeyi sağlamıyor; aynı zamanda zihindeki karışıklığa engel olarak kişilerin gerçekten istediği hedefleri belirlemesini ve hızlı karar alabilmesini de sağlıyor.
Bu yönüyle, az tüketime ve tasarruf etmeye indirgenen minimalist yaşam şeklinin bütün bir hayatın yönünü etkileyen ve bireylerin başarılı olmalarını sağlayan bir felsefe olduğu söylenebilir.
Başarılı olmuş pek çok kişinin de minimalist bir hayat yaşadığının da altını çizmek gerekiyor.
Örneğin:
🎯 Steve Jobs; evinde sadece Einstein’ın bir tablosu, bir lamba, sandalye ve yatak olan bir minimalistti ve aynı zamanda ne alacağını seçmekte çok zorlanan ve kendince ince zevkleri olan bir bireydi. Özel yaşamındaki bu anlayışı iş hayatına da taşıyarak tasarladığı ürünlerde sade bir yaklaşım benimsemiştir.
🎯 Albert Einstein’ın çok az kıyafetinin olduğu hakkında yazılan biyografilerden biliniyor. Sadece kahve ve müzik gibi tutkulu olduğu alanlarda harcamalar yapan Einstein’ın hayatı, minimalizmin yaşama kalite katmak anlamına geldiğini de gösteriyor.
Nasıl ki çok değerli müzik eserlerinin ahengi, notalar arasındaki sessizlikte ve boşlukta saklıysa, hayat içerisinde de tıpkı müzikte olduğu gibi sadelik, ahenge işaret ediyor.
Komentáre