top of page

Blog Posts

Writer's pictureHüseyin GÜZEL

Motive Olmanın 3 Stratejik Yolu

Sağlığınızı, kariyerinizi veya ilişkilerinizi geliştirmek ve düzene sokmak için hedefler belirleyip ve azimle yola çıkıyorsunuz, ve daha üzerinden iki gün geçmeden pes ediyor, havlu atıyorsunuz ve üstelik de “Ben motive olamıyorum” mu diyorsunuz?



Motivasyonun ne olduğunu bile bilmeden genellikle bu tür şeyleri söyleriz. Motivasyon en basit şekliyle, yaptığınız hareket ve davranışların nedenidir (ya da nedenleridir).


Sorun şu ki, motivasyon nedenlerimiz genellikle bir nefes kadar kısa ömürlüdür. Bazı günler, akşam motive olur, henüz sabah horozu öttüğü an tüm nedenlerimiz birer kuş misali pır diye uçuverir.

Kendi kendine konuşmayı, son tarihleri, rutinlerinizi, güç pozlarını ve yaygın olarak kullanılan diğer teknikleri motive olmak için kullanabilirsiniz, ancak ikimiz de bunların hiçbirinin çok sürmediğini biliyoruz. İhtiyacımız olan tek şey, motive olmak ve motive kalmak için bir stratejimizin olmasıdır.


İşte bunun için bir araya getirdiğim 3 strateji:


1. Oyunu içeriden yönetin


Motivasyona sahip olmanın ardındaki temel fikir, bir şeyler yapmak için bir amaca sahip olmaktır. Peki bir amacınız mı? Eyleminiz? Sonuç olarak motivasyon budur.


Motivasyonunuz olmadığında, amacınız da yoktur. Bir psikiyatr olmasının yanı sıra hayatının bir bölümünde soykırıma da maruz kalan Viktor Frankl, hayatı boyunca gerçekleştirdiği çalışmaları bu konuya adamıştır ve “Anlam İradesi” adlı kitabında ise şöyle ifade etmiştir bu durumu:


“İnsanın aslında ihtiyacı olan asıl şey, stressiz bir hayat yaşamak değil, daha ziyade değerli bir amaç uğrunda yaşamaktır, yani özgürce seçilmiş bir gaye için çabalamak ve mücadele etmektir.”

Bu hepimizin karşı karşıya geldiği bir iç mücadeledir. Yaptığımız şeyi neden yapıyoruz? Ne yararı var?


Bir toplama kampındaki yaşadığı dehşetten kurtularak hayatta kalmayı başaran Frankl’a göre, kendi kaderimizin yaratıcılarıyız. Biz motivasyon yaratırız. Bu bize ihsan edilen bir şey değildir. Motivasyonumuz aslında içimizde hayat bulur. Hayattaki değerli amacınızın ne olduğuna siz karar verirsiniz ve sonra ona doğru yol alırsınız.


Ancak bu o kadar da basit değil. Doğal zihin durumumuz dikkat dağıtıcıdır; yani hepimiz farklı hedefler peşindeyiz ve sonuç olarak da kafamız çok karışıktır. O yüzden buna bir hayat oyunu gözüyle bakın.


Amacınızı elinizden almaya çalışan bir takım güçler var. Bu noktada göreviniz hayat oyununu içeriden yönetmektir. Örneğin, ben bunu her gün düzenli olarak günlüğüme kaydederek, kendimi neyin yönlendirdiğini hatırlatmaya çalışıyorum. Ayrıca konfor alanımdan çıkmaya da çalışıyorum. Yeni şeyler yapmaya çalışıyorum. Kendime meydan okuyorum. Felsefe yapıyorum. Meditasyon yapıyorum. İşte bu bir stratejidir. Hayat oyununu içeriden yönetmenize yardımcı olacak farklı alışkanlıkları birleştirmektir.


2. Hesap verebilir bir sistem oluşturun


Motive olmak öncelikle kendi içimizde başlar. Fakat hayat sadece bireysel de değildir. Bulacağımız asıl şey, amacımızın her zaman başkalarıyla; ailemiz, eşimiz, çocuklarımız, dostlarımız ve hatta yabancılarla da ilgili olmasıdır.


Sonra, kendimizi sorumlu tutmalıyız. Kişisel olarak hesap verebilir olmamız, eylemlerimiz için sorumluluk almaya istekli olduğumuzun göstergesidir. Bu, tıkandığımızda devam etmemizi sağlayacaktır. Ancak kendimiz için hesap verebilir bir sistemi nasıl kurabiliriz?


Bağlılık ve tutarlılık ilkesi: Bu, Robert B. Cialdini’nin “Etki” adlı kitabındaki temel fikirlerden biridir. İnsanlar davranışlarında tutarlı görünmek isterler. Birisi size maceracı bir tip olup olmadığınızı sorduysa ve sizde evet dediyseniz, bunu destekleyecek bir şekilde hareket etme eğilimindesiniz demektir. Bu prensibi kendiniz içinde kullanabilirsiniz. Sadece amacınızın ne olduğunu diğer insanlara söyleyin. Bunu sık sık yapın. Bu amacı gerçekleştirmek için elinizden geleni yapacağınızı göreceksiniz.


Hesap verebilir ortakların olması: Bu aynı zamanda önceki ilkelerle de ilgilidir. Ailemizden birisi, arkadaşımız, koçumuz veya iş arkadaşımız ile hedeflerimiz hakkında konuştuğumuzda, sözlerimizin yaşama olasılığı daha yüksektir. Araştırmalar, hesap verebilir ortağımızla tutarlı bir konuşma gerçekleştirdiğimizde, başarılı bir şekilde hedefimize ulaşma şansımızın % 95 olduğunu göstermektedir. Örneğin ben, yaklaşık bir yıldır Brezilya jiu-jitsu‘mu (bir savaş sanatı) geliştirmek için bir koçla birlikte çalışıyorum. Her pazartesi pratik yapıyoruz. Bu beni sorumlu tutuyor ve ilerlememi sağlıyor. Bu prensibi farklı şekillerde de uygulayabilirsiniz.


Arkadaşlarınızla çalışmanızı tavsiye etmiyorum çünkü muhtemelen sizi hayal kırıklığına uğratacaklardır. Bulunduğunuz ortamdaki insanlar yeterince ciddi değilse, bir koçla çalışabilirsiniz. Ayrıca, tek bir bireye güvenmediğinizden emin olmak için birden fazla hesap verebilir ortağınızın olmasını da öneriyorum.


3. Ruhunuzu ödüllendirin


Kişisel motivasyonu artırmak için ödüllendirme yaygın olarak önerilen bir yöntemdir. Ancak bu, yanlış ödüllendirmeden veya ödüllerinizin sizi yanlış yönlendirmesine izin vermeniz dolayı geri tepebilir.


Fikir basit. Küçük başarılar için kendinizi sürekli ödüllendirmelisiniz. Kariyer hedeflerinizde ilerleme kaydettiğinizde, kendinize hoş bir şeyler alabilirsiniz mesela.


Bu noktada materyalist ödüller önermiyorum. İstediğimiz son şeydir ödüllerle motive olmanız. Bu tüm amacınızı yok edebilir. Zira motivasyon ve ödüller hakkında yazanların çoğu yanlış yapıyor bence. Yardım etmeye çalışıyorlar lakin günün sonunda işleri daha da kötüleştiriyorlar.

Ödüller hakkında konuştuğumda kendimi içsel tatmin sağlayan şeylerle sınırlandırıyorum. Manevi ödüllerle kastettiğim şey de bu aslında. Genellikle, bu tür şeyler çok pahalıya da mal olmaz. Örneğin, büyük bir projeyi tamamladıktan sonra işten bir hafta izin alıyorum ve sadece kitap okuyorum, ev işleri yapıyorum, yeni arkadaşlarla tanışıyorum ve çok rahatlıyorum.


Birçok insan yemek yemekten muazzam zevk alır. Bu aynı zamanda ödül olarak da kullanılabilir. Sizin için en uygun olanı neyse onu yapın. Kendinize verdiğiniz her şeyin bir bonus olduğunu da unutmayın. Ödülü almasanız bile, yine de yapın.


Örneğin, muzlu dondurma yiyebilmek için spor salonuna gitmeyin. Ödüllerin davranışınızı dikte etmesine izin vermek yerine, gerçekten zevk aldığınız şeyleri yapın. Bu durumda, sevebileceğiniz fiziksel bir aktivite bulabilirsiniz.


Motivasyonunuzu Çok Fazla Sorgulamayın


Son olarak, motivasyon ve amaç bir tavşan deliği gibidir. Karanlık düşünceler tünelinde kaybolmak kolaydır. Hayatın yaşanması gerektiğini unutmayın.


Unutmayın: Bunun üstesinden gelmenizin tek yolu motivasyonunuzu çok fazla sorgulamamaktır. Bir noktada, her şeyi sorgulamayı bırakmalı ve hayatınızı deneyimlemeye başlamalısınız.


Amacınızı seçin, dünyaya söyleyin ve peşinden gidin. Ve yol boyunca yaptığınız şeyler için kendinizi ödüllendirin. Kolay bir şey değil tabi. Ama ne olursa olsun, devam edin...


 

Destek olmak için bana bir kahve ısmarlayabilirsiniz :) ve E-Posta Bültenimize de üye olabilirsiniz…

 

Not: Bu makale 01.04.2020 tarihinde Medium sitesinde yayınlandı.

15 views0 comments

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page