Bir terapist olarak birçok mutsuz çiftle çalışma fırsatım oluyor... Yıllar boyunca gözlemlediğim en şaşırtıcı şeylerden biri: Mutlu bir ilişki yaratmanın, genellikle daha çok değil, daha az yaptığımız şeylerle ilgili olduğudur.
Mutsuz çiftler genellikle olumsuz alışkanlıklar içinde sıkışıp kalırlar. Hiperritizmden tutun. alaycılıktan ve hatta zor konuşmalardan kaçınmaya kadar, çiftler olarak içine düştüğümüz bazı alışkanlıklar, tüm iyi niyetlerimize rağmen yavaş yavaş ilişkimizi mahvedebilir.
Ancak şunu unutmayınız: Sonradan öğrenilebilen bir alışkanlık da terkedilebilir.
Aşağıda mutsuz ilişkilere yol açan en yaygın beş alışkanlığı sizlere açıklıyorum. Bunları öğrenerek ve bunlardan kaçınarak ilişkinizi daha mutlu kılabilirsiniz.
1| Eşiniz Hakkında Dedikodu Yapmak
1.000 kişiye eşleri hakkında dedikodu yapıp yapmadıklarını sorarsanız, sadece bir elin parmağı kadarı evet diyecektir, emin olun. Ancak bunun nedeni, çoğu insanın bunu yaptığının farkında olmamasıdır.
Aslında, eşiniz hakkında dedikodu yapmanız şaşırtıcı derecede kolaydır:
Mesela, kocanızın akşam yemeğinde yaptığı duyarsız bir yorum hakkında en iyi arkadaşınızla sohbet etmeniz,
Mesela, arkadaşlarınıza eşinizin annesiyle ne kadar çok zaman geçirdiği konusunda şikayetçi olmanız,
Mesela, eşinizin ne kadar tembel ve tepkisiz olduğu konusunda iş arkadaşlarınızla dertleşmeniz vs…
Şimdi, bunlar yüzeysel olarak yeterince masum görünebilir, ancak uzun vadeli etkileri ciddidir.
İlişkiniz konusunda dedikodu yapmanız karşılıklı güveninizi öldürür. Bunu eşinizin bakış açısından bir düşünün mesela:
Eşiniz her kavga ettiğinizde, annesini aradığını ve ona her şeyi anlattığını bir düşünün, nasıl hissedersiniz?
Eşiniz sizinle ilgili üzgün olsa, ve en iyi üç arkadaşından birine bunu dile getirse, yaşadığınız sıkıntılar konusunda bir şeyler anlatsa, bir düşünün nasıl hissedersiniz?
Eşiniz, aranızda kalması gereken hassas şeylerin ilişki içinde kalacağına güvenemezse, günün sonunda sizinle bu tür şeyleri paylaşmayı bırakacaktır, emin olun. Ve bu, unutmayın, ilişkinizdeki yakınlığı kaybetmenin en hızlı yoludur.
Öte yandan, gerçekten mutlu çiftlerin çoğunluğu, başkalarıyla olan ilişkileri konusunda konuşurken son derece iyi ve doğru sınırlara sahiptir:
Kural olarak, sadece ilişkilerinin dışındaki diğer kişilerle olan sorunları hakkında konuşmazlar.
Eğer ihtiyaç duyarlarsa, önce eşlerine danışırlar ve bu konuşmaların mantığını ve sınırlarını birbirlerine açıklarlar.
İşte buradaki asıl şey: mutlu çiftlerin tam olarak mutlu olma eğiliminde olmalarıdır, çünkü her iki kişi de birbirlerinden eleştiri alabilecek kadar duygusal anlamda olgunlaşmıştır. Ve bu durumda, arkadaşlarınıza hava atmanız yada dertleşmeniz, ailenize şikayet etmeniz veya eşinizle ilgili diğer dedikodulardan herhangi birini yapmanız gerekmez ve buna da ihtiyaç duymazsınız.
Siz ve eşiniz gerçek bir ekip olduğunuzda, hemen hemen her şeyi birlikte yapabilir ve mutlu olabilirsiniz.
2| İlişki Skoru Tutmak
Terapilerime gelen müşterilerim genellikle eşlerini veya eşlerini rahatsız eden veya üzen bir şeyi nasıl yaptıkları konusunda bana bilgi verirler.
Ama neredeyse tek nefeste ve neredeyse ayrıntılı bir rapor verir gibi anlatırlar, zira geçen ay buna benzer üç olay daha yaşanmıştır.
Bu tür bir ilişki skoru tutmanın hiç bir faydası yoktur. Ancak bu, ilişkide daha derin bir sorun olduğuna işaret eder: Birbirinize güvenmiyorsunuzdur!
Çiftler skor tutmaya başvururlar çünkü kendilerini gelecekteki hatalara karşı savunmak için mühimmata ihtiyaç duyarlar sanki.
Örneğin;
Eğer kocanızın dışarı çıkma konusunda hazırlanmakta gecikmeniz halinde öfkeden patlayacağını biliyorsanız ve bunu olgun bir şekilde karşılaması konusunda ona güvenmiyorsanız, onun geç kaldığı zamanlardan örnekler vermeniz ve suçlamalarda bulunmanız sizi ikiyüzlü kılar. Fakat bu noktada, yani karşı saldırı ile kendinizi savunmaya ihtiyaç duyduğunuz noktada, ilişkinizin karşılıklı olarak geç kalmanız ve sinirli olmanızdan dolayı çok daha büyük sorunları var demektir.
Bir ilişkide skor tutmak, aslında hataları olgun bir şekilde ele alma yeteneğinize olan inancınızı kaybettiğiniz anlamına gelir.
Eşinize düzenli olarak daha çabuk hazırlanmasını rica ederseniz ve rutin olarak da kendi isteklerinizi görmezden gelirseniz, mesela havaya uçurmak gibi daha ilkel ikna denemelerine başvurmanız mantıklıdır!
Eğer eşinizden düzenli olarak ev konusunda size daha fazla yardımcı olmasını rica ederseniz ve rutin olarak da isteklerinizi görmezden gelirseniz, pasif-agresif olarak her zaman geç kalmak gibi daha ilkel ikna yöntemlerine başvurmanız mantıklıdır!
Mutlu çiftler ise her şeyden önce bu durumun kontrolden çıkmasına izin vermezler. Ve sırları…
Mutlu çiftler, eşlerinden gelen makul taleplere inanılmaz derecede duyarlıdır.
Talepler o kadar önemli görünse veya önemli görünmese bile, yine de duyarlı olmanın ve onu takip etmenin önemli olduğunu ve dolayısıyla ilişkiye güven oluşturduğunu bilirler.
Eşinizin ihtiyaçlarınıza ve taleplerinize karşılık vereceğine inanıyorsanız, ilişki skoru tutmak gibi daha ilkel araçlara başvurmanız olası değildir.
3| Cinsel Hayatınızı Şansa Bırakmak
Cinsellikle ilgili en yaygın yanılgılardan biri, planlı olması ve kendiliğindenlik arasındaki ilişkiyle ilgilidir.
Çoğumuz, cinsel hayatımızın kendiliğinden olmasını isteriz. Bu mantıklıdır: Cinsellik de dahil olmak üzere birçok şey, dahil olan güçlü bir spontanite (kendiliğindenlik) unsuru olduğunda genellikle çok daha eğlenceli ve zevklidir.
Ama işte uzun vadeli bir ilişkide kendiliğindenlik ile cinsellik arasında garip bir paradoks vardır:
Cinselliğin daha spontan olmasını istiyorsanız, cinsel yaşamınızı daha yapısal ve planlı hale getirin.
İsterseniz açıklamama izin verin…
Balayı günlerinin ilk heyecanından sonra, cinsellik eskiden olduğu kadar sık gerçekleşmez. Ve iyi bir nedenden ötürüdür bu, zira ilişkide sadece daha az yenilik vardır ve aynı zamanda gerçek hayattan kaynaklı olarak bir takım engellerin çıkmasıdır:
İş yerinde uzun ve stresli bir günden sonra çok yorgun düşmeniz,
Çocuklarınız bütün akşam özellikle küstah yada hırgür içinde olduğunda, sadece havanızda olmamanız,
Bu ay kirayı ödeyememekten endişe ediyorsanız, eğlenceli bir cinsel karşılama planlamak için yeterince heyecanlanmamanız, vb…
Cinselliğe müdahale eden bir yaşamı tedavi etmenin yolu; cinsel yaşamınızı daha planlı ve yapılandırılmış hale getirmektir.
Örneğin:
İlk bakışta, her Perşembe akşamı seks yapmayı planlamak biraz soğuk ve hesaplı bir yaklaşım gibi görünebilir, ki zira bu spontanlığa çok terstir! Ama biraz daha düşün…
Perşembe sabahı o gece seks yapacağınızı bildiğinizde, gün boyunca bunu daha fazla düşünmeye çalışırsınız. Belki eşinize cilveli mesajlar bile gönderebilirsiniz.
Belki ön sevişme için yeni bir fikir bulabilirsiniz. Bunların hepsi “pompayı kullanıma hazırlar” ve daha geç gerçekleşme olasılığını artırır. Seksin planlanmış olması, heyecan vericiliğin ve kendiliğinden seksin anahtar bileşenleri olan, beklentiyi ve arzuyu tetikler.
Seks sanat gibidir: Bekliyor ve ilham almayı umuyorsanız, harika bir şey üretmeniz pek olası değildir.
Benzer şekilde, kendiliğinden cinsel yaşamı pasif bir şekilde ummak genellikle var olmayan bir şeye yol açar. Ancak yapılandırılmış ve planlanmış bir cinsel yaşam genellikle daha sık, eğlenceli ve kendiliğinden sekse yol açar.
4| Çocuklara Aşırı Odaklanmak
Çocuklar harikadır. Ki benim üç çocuğum var.
Ama işte buradaki çocuklarla ilgili olan sorun: Küçük sülükler gibi olmalarıdır, zira her zaman enerjinizi, zamanınızı sömürmek ve dikkatinizi çekmek için hazırdırlar ve bekliyorlardır. Ve eğer dikkatli değilseniz, bunu başarırlar!
Terapime gelen pek çok mutsuz çiftte gördüğüm ortak nokta; çocuklarına takıntılı olmalarıdır. Kelimenin tam anlamıyla, hayatlarındaki her şey çocuklarının etrafında döner, ve kendileri için pek zamanları yoktur. Bu obsesif ebeveynlik açısından büyük bir maliyetdir…
Tüm zamanınızı ve enerjinizi çocuklarınıza yatırırsanız, kendiniz ve ilişkiniz için geriye fazla bir şey bırakmıyorsunuz demektir.
Trajik olarak yaygın bilinen bir hikaye:
Bir çift, çocuk sahibi olmaya karar verir ve daha sonra kendilerini bu çocuklara tamamen adar, tüm zamanlarını ve enerjilerini onlara harcarlar. Ve bunu yıllarca yaparlar.
Ama sonra, yıllarca kendi ilişkilerine yatırım yapmazlar ve bir gün uyanırlar, ve eşleriyle ilgili eskiden olduğu gibi hissetmediklerini keşfederler.
Birbirinize yatırım yapmazsanız, mutlu bir ilişkinizin olmasını bekleyemezsiniz.
Mutlu çiftler ise “Oksijen Maskesi Prensibi”nin sadece uçak yolculuğundan daha fazlası için geçerli olduğunu bilirler: Zira öncelikle ilişkinize dikkat etmezseniz, uzun vadede bu muhtemelen çocuklarınızı da kötü etkileyecektir.
Bunu çocuğunuzun bakış açısından bir düşünün: Sizinle istediğinizden % 5 daha az zaman geçiren mutlu, sevgi dolu bir ilişkiye sahip ebeveynleriniz mi olmasını istersiniz, yoksa her heves ve arzunuzu karşılamak için sürekli eğilen sefil bir ilişkiye sahip olan ebeveynleriniz mi olmasını istersiniz?
Çocuklarınızın ilişkinize yatırım yapamamanıza bir bahane olmasına izin vermeyin:
İşten eve döndüğünüzde, çocuklarınızı arka bahçeye gönderin, kapıyı kilitleyin ve eşinizle bir saatlik huzur ve sessizliğin tadını çıkarın.
Çocuklarınızdan bir Cumartesi öğleden sonra ayrılın ve eşinizle birlikte yürüyüşe çıkın ve uzun bir öğle yemeğine gidin.
Ve Allah aşkına: Çocuklarınızı kendi yataklarında uyumaları konusunda eğitin!
Bakın, bunun kolay olmadığını biliyorum. Çocuklarımızı seviyoruz ve onlar için en iyisini istiyoruz kuşkusuz. Ve kendimize zaman ayırmak her zaman kolay değildir.
Ancak başka bir seçeneğiniz yoksa, çocuklar ve ilişkinizle ilgili önceliklerinize göre hareket etmenizdir önemli olanı.
Çiftlerin kendilerine yatırım yaptığı ve çocuklarının düzenli olarak kendi kendilerine bakmasına izin veren çok sayıda mutlu aile gördüm. Ama ebeveynlerin çocuklarına saplantılı bir şekilde odaklanarak kendi ilişkilerini görmezden gelen tek bir mutlu aile bile düşünemiyorum.
5| Zor Sohbetlerden Kaçınmak
Kızlarım ciddi bir ilişkisi olabilecek bir yaşa geldiklerinde, tavsiye almak için bana gelmeleri gerekiyorsa, en önemli tavsiyelerimden birisi şu olurdu: Zor konuşmalar konusunda iyi olan birini seçin.
Pek çok insan iyi konuşmacıdır. Potansiyel bir eşte bunun çekici bir faktör olduğu açıktır. Düşünceli konuşmaları, komik hikaye anlatımlarını veya dokunaklı hatırlatmaları ve canlandırmayı kim sevmez?
Ama asıl önemli olan şey: Uzun vadeli bir ilişkide, mutluluğunuzun zor konuşmaları ne kadar kolay yaptığınızla değil, ne kadar iyi yaptığınızla ilgili olacağıdır.
Ne yazık ki, bu çoğu insanın potansiyel eşiyle yaptığı görüşmelerinde “dikkat ettiği” bir şey değil. Karşılıklı sohbetlerde komik veya ilginç birini isterler, ancak zor veya acı verici konuşmaları nasıl ele aldıklarını pek önemsemezler yada dikkate almazlar:
Geçen yıl Peru’ya sırt çantasıyla gerçekleştirdikleri yolculuklarını anlatırken büyüleyici olabilirler, ancak can sıkıcı bir alışkanlığa işaret ettiğinizde ne kadar alıcıdırlar?
Üniversiteden eski hikayeler hakkında konuşmak komik olabilir, ancak para ve harcama alışkanlıkları hakkında ciddi bir tartışma yapmanız gerektiğinde ne kadar sağduyulular?
Sosyal adalete olan tutkularını tarif ettiklerinde büyüleyici ve düşündürücü olabilirler, ancak gerçekten mücadele ettiğiniz bir şeyi tarif ettiğinizde ne kadar şefkatlidirler?
Anlaşılan, çoğu insan zor konuşmalar konusunda aslında çok da iyi değildir. Sonuç olarak, onlardan kaçınma eğilimindedirler. Zor konuşmalardan kurtulmak veya reddetmek için her türlü stratejiyi geliştirirler.
Öte yandan, mutlu çiftlerin ayırt edici özelliği zor konuşmalardan kaçmamalarıdır. Onlar ne kadar iyi ya da kötü olursa olsunlar ve ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar, bu tür zor konuşmalar konusunda istekli olacak kadar olgunlardır.
Mutlu çiftler bir ekiptir. Bir ilişkideki en önemli ekip çalışması da zor konuşmalar yapma istekliliğidir.
Bu nedenle, uzun vadeli bir ilişkiye girmeyi düşünüyorsanız, potansiyel eşinizin zor konuşmalar yapma istekliliğini dikkate alın. Ve sadece tahmin etmeye çalışmayın, bilakis test edin!
Mesela zor bir mevzuyu gündeme getirin ve nasıl karşılık verdiklerini görün.
Zaten zor konuşmalardan kaçınmaya eğilimli biriyle uzun süreli bir ilişkiniz varsa, yavaş yavaş bu yolda adımlar atmaya başlayın. Hafif derecede zor konuları gündeme getirerek başlayabilirsiniz mesela ve daha sonra bunları yapmaya istekli olmaları konusunda onları teşvik edin. Ve sonra giderek daha zor konuşmalara doğru ilerleyin…
Ve Özetle Bilmeniz Gerekenler
İlişkilerinizde daha mutlu olmak istiyorsanız, bu 5 kötü alışkanlığı tanımlamayı ve ortadan kaldırmayı öğrenin:
Eşiniz hakkında dedikodu yapmak
İlişkide skor tutmak
Cinsel hayatı şansa bırakmak
Çocuklara aşırı odaklanmak
Zor konuşmalardan kaçınmak
Comments