Başarı, insanların hayatlarında peşinden koştuğu bir hedeftir. Ancak bu hedefin ardında yatan farklı yaklaşımlar vardır. Mükemmeliyetçilik ve her zaman daha iyisini yapmaya çalışma, başarıya ulaşma yollarından ikisidir. Ancak her iki yaklaşımın da bir bedeli vardır.
Mükemmeliyetçilik, kendi beklentilerini yüksek tutma ve hatasız olma arzusuyla tanımlanır. Her zaman daha iyisini yapma isteği ise sürekli gelişme ve ilerleme arzusunu ifade eder. Her iki yaklaşımın da olumlu yönleri vardır, ancak bu yolda ilerlerken dikkat edilmesi gereken bazı zorluklar da bulunur.
Mükemmeliyetçilik, sık sık stres, kaygı ve mükemmel olma baskısı yaratabilir. Bir hata yapma korkusu, insanları hareketsiz hale getirebilir veya sürekli olarak kendi başarılarını sorgulamalarına neden olabilir. Ayrıca, mükemmeliyetçiler genellikle iş yaşamı ile kişisel yaşam arasında denge kurmakta zorluk yaşarlar, çünkü her iki alanda da mükemmel olma beklentisini taşırlar.
Şu da çok açıktır ki; yaygın bir mükemmeliyetçilik dünyasında yaşıyoruz. Birçoğumuz “yüksek standartlarımız” ve “mükemmellik arayışımız” ile gurur duysak da, mükemmeliyetçiliğin sağlığımız, mutluluğumuz ve üretkenliğimiz üzerindeki birçok olumsuz yan etkisini görmezden geliyoruz.
Başarısızlığın da yaşamımızda başarı kadar önemli olduğu ve istediğimiz noktaya gelmemizde bize fayda sağladığı su götürmez bir gerçek. Fakat mükemmeliyetçiler için iş öyle değil. Araştırmalar bir başarısızlık durumunda hissedilenin genellikle artan stres, kaygı ve depresyon olduğunu gösteriyor.
Bir sunumdan sonra bir yazım hatası keşfetmek veya son teslim tarihini kaçırmak, onlar için büyük bir sorundur. Yardım istemek ise kabul edilemez bir zayıflık işareti olarak görülür.
Mükemmellik bekleyen kuruluşlar, genellikle bir süreliğine olağanüstü performansla ödüllendirilir. Bununla birlikte, zamanla, beklentilerin acımasızlığı ve mükemmelden daha azına karşı tolerans eksikliği, küskünlük, bitkinlik ve nihayetinde tükenmişlik yaratır.
Mükemmeliyetçi insanların ortak özelliklerine bakacak olursak;
Mükemmeliyetçiler, bir sonraki şeyin her zaman bir öncekinden daha iyi olması gerektiğine inanırlar bu da sürekli yetersiz hissedilen bir kısır döngüsüne yol açar.
Mükemmeliyetçiler, başkaları başarılarını önemli olarak görse bile, kendilerine empoze ettikleri idealin gerisinde kaldıkları için kendilerini azarlarlar.
Mükemmeliyetçiler, kendi beklentilerinin kendilerine yükledikleri stres nedeniyle depresyon, kaygı ve tükenmişlikten muzdariptirler.
Peki organizasyonlar bu mükemmeliyetçilik döngüsünü kırmak için neler yapabiliriler?
-▶ Sadece sonucu değil, çabayı da alkışlayın.
-▶ Kendi eksikliklerinizi ve içsel endişelerinizi ortaya çıkararak ‘kırılganlığı’ gösterin.
-▶ Önceliklendirmeyi ve özellikle üst düzey yöneticilere “hayır” deme isteğini teşvik edin.
-▶ Ekibinize insanlık ve empati gösterin. İşin ayrıntılarına dalmadan önce otantik bir bağlantıyla liderlik edin.
Sonuç olarak, her zaman daha iyisini yapmaya çalışma ise motivasyonu ve ilerlemeyi teşvik edebilir. Ancak bu yaklaşım da aşırıya kaçarsa insanları sürekli bir tatminsizlik içinde tutabilir. Her zaman daha iyisini yapmaya çalışanlar, mevcut başarılarına odaklanmak yerine sürekli gelecekteki hedeflere koşarlar.
コメント