Optografi, 19. yüzyılda ortaya çıkan ve ölen kişinin gözünün retinasında, ölmeden önceki son görüntülerin fotoğrafik olarak yakalanabileceğini iddia eden bir adli bilim dalıdır. Bu iddia, retinada güneşte solup karanlıkta tekrar ortaya çıkan bir pigmentin varlığına dayanmaktadır.
Optografinin Tarihçesi
Optografinin ortaya çıkışı, 19. yüzyılın sonlarında fotoğrafçılığın gelişmesine paralel olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, #fotoğrafçılık, adli bilimlerde giderek daha fazla kullanılmaya başlamış ve suçluların yakalanmasında önemli bir rol oynamıştır.
Optografinin temelini oluşturan teori, 1877 yılında Alman fizyolog Wilhelm Friedrich Kühne tarafından ortaya atılmıştır. Kühne, retinada, güneşte solup karanlıkta tekrar ortaya çıkan bir pigment olan "fosfor" bulunduğunu öne sürmüştür. Bu pigmentin, ölen kişinin gözünün retinasında, ölmeden önceki son görüntülerin bir iz bıraktığını savunmuştur.
Kühne'nin teorisi, adli bilimlerde büyük bir heyecan yaratmış ve #optografi, kısa sürede #cinayet soruşturmalarında kullanılmaya başlanmıştır. Optografi uzmanları, ölen kişinin gözünü bir #fotoğraf makinesine yerleştirerek, retinada kalan görüntüleri yakalamaya çalışmışlardır. Ancak bu girişimler, hiçbir zaman başarılı olmamıştır.
Optografinin Başarısızlığı
Optografinin başarısız olmasının birkaç nedeni vardır. Birincisi, retinadaki pigmentin, Kühne'nin iddia ettiği gibi, ölmeden önceki son görüntülerin bir iz bıraktığı kanıtlanamamıştır. İkincisi, optografi uzmanları, retinadan #görüntü yakalamak için kullandıkları #teknikler, yeterli hassasiyete sahip değildir. Üçüncüsü, optografi uzmanları, retinadaki görüntüleri doğru bir şekilde yorumlayabilmek için yeterli bilgiye sahip değildir.
Optografinin Günümüze Etkisi
Optografi, adli bilimlerde başarısız olmuş olsa da, günümüzde hala ilgi çeken bir konudur. Bazı bilim insanları, optografinin geliştirilmesi için #araştırmalar yapmaktadır. Ancak bu araştırmalar, henüz optografinin pratik olarak kullanılmasını mümkün kılacak bir aşamaya gelmemiştir.
Optografinin Bilim Kurgudaki Yeri
Optografi, bilim kurguda da sıklıkla kullanılan bir konudur. Örneğin, Arthur Conan Doyle'un Sherlock Holmes hikayelerinde, optografi, Holmes'un suçluları yakalamak için kullandığı yöntemlerden biridir.
Optografi, 19. yüzyılın ilginç adli bilim girişimlerinden biridir. Bu girişimin başarısızlığı, adli bilimlerin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Optografi, adli bilimlerin günümüzdeki başarısının temelini oluşturan bilimsel araştırmalara ilham kaynağı olmuştur.
Commentaires