Bütün insanlar mekanik yaşıyor, şiirsel ve duygusal olmayan hayatlar sürüyorsa, bu gerçek nihilizmdir, dünyanın asıl yıkımı budur… Son zamanlarda hayatımdaki neşe ve mutluluğun bir kısmını törpüleyen üç olay başıma geldi. Olaylar; nerede olduğum, nereye gittiğim ve bir değişimin gerekliliğinin kaçınılmazlığı hususunda derin düşünmeme neden oldu.
Cesaret Verici Boyalı Taşlar
İlk olay köpeklerimi gezdirirken meydana geldi. COVID-19 salgınından kısa bir süre sonra mahallemdeki biri, kaldırımlara ve patikalara boyalı taşlar bırakmaya başladı.
Boyalı taşlar, “Güvende ol” ve “Mutlu ol” gibi cesaret verici sözler içeriyordu. Açıkçası taşları her gördüğümde gülüyordum. Aramızda iyi insanların yaşadığı ve zor zamanları atlatmak için birbirimize ihtiyacımız olduğu konusunda bana güven veriyordu.
Köpeklerim ve ben dolaşırken en sevdiğim taşın parçalanmış kalıntılarını fark ettik. “Güvende ol” diye yazanlarından biriydi.
Açıkçası, taşa kasıtlı olarak zarar verilmişti. Cesaret verici bir mesajla boyanmış bir taş ile ilgili neyi hoş bulmuyor bunu yapan zavallı?
Toplumlarda her zaman öfkeli ruhlar ve nihilistler olagelmiştir. Dünyanın yandığını görmek ya da yıkımından sapık bir zevk almak isteyen insanlardır bunlar.
“Bütün insanlar mekanik yaşıyor, şiirsel ve duygusal olmayan hayatlar sürüyorsa, bu gerçek nihilizmdir, dünyanın asıl yıkımı budur.” Reginald Horace Blyth
Değerli şeyler inşa etmek ve yaratmak toplumun en güzel tarafını yansıtır, ancak er ya da geç karanlık bir kalp her şeyi yerle bir edecektir.
Küçük, boyanmış bir taşın tahrip edilmesinin sivil toplumun sonunu işaret etmediğini biliyorum elbette, ama ya bu tür olaylar daha kötü şeylerin kümülatif bir habercisiyse?
Yuva Yapmayı Dene
İkinci olay, köpeklerimin yerde bulduğu terk edilmiş bir kuş yuvasıydı. Yuvada yumurtalardan geriye kalmış kabuk kalıntıları vardı.
Parçalanmış taşın aksine, kuş yuvası insan müdahalesinin sonucu gibi görünmüyordu. Büyük ihtimalle, şiddetli rüzgarlar onu yakınlardaki bir ağaçtan yere savurmuştu.
“Yuva yapmayı denedikten sonra, bir kuşa çok daha fazla saygı duyacaksın.” Cynthia Lewis
Yine de yuvaya baktığımda, görmezden gelip duygusala bağlamadan geçip gidemedim. Kuşların yuvalarını inşa etmeleri için gereken zamanı ve çabayı düşündüm. Yavrularını beslemek için yuvayı ziyaret ederek geçen günlerini de.
Bir zamanlar genç yavrular için sıcak ve güvenli bir sığınak olan bu yuva, şimdi terk edilmiş ve bir kenara atılmıştı. Parçalanmış taşın aksine yuva genel olarak sağlamdı. Ama çevresindeki çakıl taşları onu dağıtacaktı bir süre sonra.
Parçalanmış taş ve yerinden olmuş yuva, hayatımızdaki iyi şeylerin neden uzun sürmediğini merak etmeme neden oldu.
Bir süre gelirler, ama tam onları hafife almaya başladığımızda, gitmişlerdir artık…
Sapmalar ve Çıkmazlar
Üçüncü olay ise, son gerçekleştirilen başkanlık tartışmasıydı. Tartışmanın beraberinde getirdiği; endişe, işlerin parçalanıyor gibi göründüğü hissini vermesinin ötesinde, buradaki partizanlık çığırtkanlığının üzerine bir şey dememe gerek yok sanırım.
Politika ve siyaset hiçbir zaman tamamen zarif bir mesele olmadı elbette, ancak eskiden biraz da olsa edep ve görgü kuralları söz konusuydu. Artık pek kalmamış anlaşılan!
Kötü davranışların etkisi, toplumun genelinde mevcut adayların da ötesine geçiyor, bu da daha kaba ve karşıt görüşlerin sergilenmesine ve daha az hoşgörüye neden oluyor. Bu tarz günleri önemseyen herkesin tek derdi kazanmak olduğu gibi. Her ne pahasına olursa olsun diğer kişiyi mağlup etmek tek etik değerleri…
“Hayat dolambaçlı yollar ve çıkmazlar, sınavlar ve her türden zorluklarla dolu. Her birimiz, muhtemelen sıkıntı, keder ve çaresizliğin bizi neredeyse tükettiği zamanlar yaşadık.” Russell M. Nelson
Toplumun değiştiğine dair bir his var içimde, ama bu pek de iyi değil açıkçası. Daha fazla insanın taşları parçaladığını, ağaçlardan daha fazla yuvanın savrulduğunu ve kaba, kötü davranışlar sergileyenlerin daha da arttığını görebiliyoruz. Ama şunu da açıkça söylemeliyim; güzellikler ve iyilikler hala dışarıda bir yerlerde, ama insanların onları bulup çıkarması ve ruhlarını yenilemesi için hala çok geç değil, dimi?
Sürünen Bir Tür Önsezi
Yazar Julian Barnes, “Sonun Duygusu” başlıklı bir kitap kaleme aldı. Kahramanı Tony Webster adında orta yaşlı bir adamdı ve hakkında fazla bilgisi olmadığı geçmişiyle olan mücadelesi anlatılıyordu bu kitapta.
Kitap yıllar önce ilgimi çekmişti, zira başlığı çalıştığım küçük kasabadaki polis departmanıyla ilgili hislerimi tam olarak yansıtıyordu. Kariyerimin ilk günleri idi, yani çaylak olduğum yıllardı ve polis departmanında bir aile ortamı söz konusuydu. Hepimiz şehir merkezinde yaşıyorduk, birlikte çalışıyor ve izin günlerimizde dahi birlikte sosyalleşiyorduk.
Ama yavaş yavaş işler günümüze doğru değişti. Yeni gelen memur arkadaşlar, barınmanın daha uygun, lakin daha uzak kasabalarda yaşamayı tercih etti. İnternet ve sosyal medya, genel olarak sosyal alışkanlıkları değiştirdi. Kariyerime başladığımda sıkı sıkıya birbirine bağlı olan bu aile ortamı, maalesef o geçmiş günlerin özlemleri ile birer güzel hatıra olmanın dışında zamanla kayvolup gitti.
Robert D. Putnam’ın 2001 tarihli “Bowling Alone: The Collapse and Revival of American Community” adlı kitabı, yaşadıklarımı açıklamam konusunda yardımcı oldu bana açıkçası. Kitap, birbirimizden nasıl giderek koptuğumuzu ve PTA, kilise ve siyasi partiler gibi sosyal yapıların nasıl parçalandığını gözler önüne seriyor.
Bugüne hızlı bir şekilde gelirsek, işlerin daha da kötüye gittiğini görebiliriz. COVID-19 salgını devam ediyor ve her gün binlerce kişiyi enfekte ediyor (Son olarak Başkan Trump ve First Lady).
Sosyal ve politik huzursuzluk devam ediyor ve California gibi eyaletlerdeki korkunç yangınlar evleri ve insanların hayatlarını mahvediyor.
Hayat giderek daha zorlaşıyor. Daha belirsizleşiyor. Daha az tahmin edilebilir oluyor. Belki bunu siz de hissediyorsunuzdur?
Siyaseti aşıyor gibi görünüyor, çünkü aynı endişeyi paylaşan hem muhafazakar hem de liberal arkadaşlarım var. Sürünen bir tür önsezi benimkisi.
Sorun şu ki, bu kötüye gidişi nasıl durdurabilir ve düzeltebiliriz? Ruhlarımızı nasıl yenileyebiliriz?
Evrenimizin Boyutu
“Kendimizi merkeze yerleştirdiğimizde evrenimizin boyutu önemli ölçüde küçülür. Ve kendilerine en çok odaklanan insanlar, hayatta en az tatmin olanlardır.” Joshua Becker
Parçalanmış taş, yerinden olmuş yuva ve başkanlık tartışmaları, hayatımın neşesini biraz boşa götürdü açıkçası. Bazen hayatımızdaki olumsuz şeylerin bir araya gelmesi, hafif bir umutsuzluğa davetiye çıkarabilir. Her şeye bakışımızı lekeleyen bir melankoli hali yaşayabiliriz böyle durumlarda.
Ne yapabiliriz peki?
İşte benim açımdan işe yarayan beş şey:
1| Orta Yolu Bulmak
Babam bilgili ve hatta bilge bir adamdı. Bir keresinde bana “gerçeğin genellikle ortada olduğunu” söylemişti. Beni kendim için düşünmeye, geniş kapsamlı okumaya ve bir tartışmanın her iki tarafını da öğrenmeye teşvik etti yıllarca. “Sonunda Johnny,” dedi babam, ve “bazen bir karmaşadan çıkmanın en iyi yolu orta yoldur.”
Babamın burada kastettiği şey, aşırılıklardan kaçınmak, karşıt görüşlerdeki gerçekleri de kabul etmek ve uzlaşmaya yönelmekti. Polislik kariyerim ve hayatım boyunca, bu yaklaşım bana çok yardımcı oldu.
“Orta yol; bulabileceğimiz, satın alabileceğimiz veya ona yapışacağımız bir şeyin değişmeyeceğine inanmaktan doğan yanlış yönlendirilmiş kavrayıştan kaçınan bir yaşam görüşüdür. Ve hiçbir şeyin önemli olmadığı, her şeyin anlamsız olduğu yanlış bir inanıştan doğan umutsuzluk ve nihilizmden kaçınmaktır.” Sharon Salzberg
İster eşinizle, ister sevdiklerinizle veya başkalarıyla anlaşmazlık yaşıyor olun, orta yolu bulmaya ve uzlaşmaya çalışın. Haklı olduğunuza inandığınızda bu zor olabilir, ancak bir taraf kaybeden taraf oluyorsa eğer, asla kalıcı bir barıştan da söz edemeyiz. Uzlaşma ve adalet, hayatı daha az zorlaştırabilir ve ruhunuzu yeniden canlandırabilir.
2| Güzelliği Bulmak
İnsanların doğaya, parklara ve sanat müzelerine yönelmesinin bir nedeni var. İçgüdüsel olarak doğada bir tür tanrısallığın ve güzel sanatlarda kendimizden daha büyük bir şeyin yüceliğini ve kutsallığını hissederiz.
“Çevremizdeki dünyayı deneyimleme biçimimiz, içimizdeki dünyanın doğrudan bir yansımasıdır.” Gabrialle Bernstein
Dışarı çıkamadığım zamanlar, bazen en sevdiğim sanat kitaplarımdan bir avuç dolusu alıp rahat bir koltuğa kurulurum. Bir fincan kahve yudumlar ve o kitaplardaki sanatsal resimleri incelerim. Rahatlatıcı sessiz müzik, yaşanan o güzel anlara eşlik eder.
Hayatınızda güzelliğe ve sanata zaman ayırın. Kuş sesleri, ağaçlardaki rüzgar hışırtısı ve ustaca çizilmiş resimlerin güzelliği, daha sayamayacağımız nice doğal güzellikler ruhunuzu yeniden kazanmanıza yardımcı olabilir.
3| Birine Yardım Etmek
Kendimizin dışına çıkıp başkalarına yardım ettiğimizde, olacak olanlar inanılmazdır.
“Kendimizi merkeze yerleştirdiğimizde evrenimizin boyutu önemli ölçüde küçülür. Ve kendilerine en çok odaklanan insanlar, hayatta en az tatmin olanlardır.” Joshua Becker
İster yaşlı bir komşunuza market alışverişi yapın, ister küçük bir çocuğa bir şey hediye edin, sonuç olarak iki ruh canlanır. Senin ve yardım ettiğin kişinin…
4| Öğrenmeye Devam Etmek
Eğitim çoğu zaman sorunlarımızın bir çoğunu çözmenin temel anahtarıdır. Hayat zor olduğunda, bunun nedeni çoğu zaman hayatımızdaki bir takım kırılmalardır.
Belki bu yaşadığın kırılmalar işinle ya da ilişkinle ilgilidir? Belki de belirli bir disiplinde bir sonraki seviyeye ulaşma becerisine sahip olmadığınız bir hususta hayal kırıklığına uğruyorsunuzdur?
Örneğin, figür çizimindeki ilk çabalarım tam olarak bir hayal kırıklığıydı. Karikatürist ve peyzaj ressamı olarak yılların deneyimine sahibim, lakin figüratif bir sanatçı kadar değilim. Anatomiye ve orantılara hakimiyetim eksik açıkçası.
Tek bir çözümü vardı bunun. Anatomi ve figür çizimi üzerine çalışmalar yapmam gerekiyordu. Bu yüzden çevrim-içi kurslar aldım ve her gün pratik yapmaya başladım. Henüz ustalığa ulaşamadım, ancak gösterdiğim gelişim moralimi yükseltti.
İnternet artık günümüzde neredeyse ücretsiz sayılır, zira bir çok mekanda bu hizmet ücretsiz sunuluyor ve zaman ayırmak isterseniz hemen hemen her şeyin yanıtını bulabilirsiniz.Ve kitaplar, bizlere istediğimiz her türlü bilgiyi vermeye devam eden birer hediye gibidir. Öyleyse öğrenmeye devam edin, bu hayatınızı değiştirecek emin olun.
5| Harekete Geçmek
Alışkanlık haline geldikten sonra dışırı çıkıp egzersiz yapmanın insan psikolojise sihirli bir etkisi vardır. Mesela kötü ruh haline sahip olduğum bazı günler oldu, lakin böyle zamanlarda köpeklerim uzun yürüyüşler konusunda hep ısrarcı oldu. Tabii ki, bu yürüyüşlerin sonunda ruh halim yükselmişti.
Egzersiz yapmanın, aynı zamanda doğal endorfin salgısını artırdığı ve depresyonla mücadelede etkin olduğu görülmüştür. İşin püf noktası, sizi harekete geçirecek bir rutin veya alışkanlık yaratmaktır çünkü sadece iradeye güvenmek yeterli değildir.
Düzenli egzersiz yapmak ruhunuzu yükseltir ve zor zamanlarda size yardımcı olur.
Kendinizdeki Olasılılığı Aramak
Hayat zor olabilir ve olumsuz şeylerin birikimi (küçük ya da büyük) moralman bizi olumsuz etkileyebilir. Önceki soruma dönüp, cevap verecek olursak; güzelliğin ve iyiliğin hala var olduğuna inanıyorum.
“Başkalarında iyiliği, dünyada güzelliği ve kendinizde bunların olma olasılığını arayın.” Wes Fesler
Kendi ruhunuzdan vazgeçmeyin. Orta yolu aramayı, güzelliği bulmayı, birine yardım etmeyi, öğrenmeye devam etmeyi ve harekete geçmeyi unutmayın. Bu beş yaklaşım benim ruh halime ve bakış açıma yardımcı oldu ve seninkine de yardımcı olacak eminim.
Parçalanmış taşı tamir edemeyebilir, yerinden olmuş yuvayı geri yerine koyamayabilir veya daha onurlu bir başkanlık tartışmasının olmasını beklemeyebiliriz, ancak kendi ruhumuzu kurtarma ve daha parlak bir geleceğe giden yolu çizme gücüne sahibiz…
Ayrılmadan önce bir dakikanızı almak istiyorum…
Ben John P. Weiss. Karikatür çiziyorum, resim yapıyorum ve hayat hakkında makaleler yazıyorum. En son makalemi ve sanat çalışmalarımı görmeniz için ücretsiz e-posta bültenime buradan abone olabilirsiniz.
Sevgilerle,
Comments