Kariyerinizde ne kadar ilerlerseniz, o kadar “stratejik” olmayı hedeflemeniz gerektiğini daha iyi anlarsınız…
“Stratejik olmak” derken asıl söylemek istediğim ve yaptığım şeyler şunlar:
Metrik hedefler belirlemek,
Yeni fikirler bulmak için “kutunun dışında düşünmek”,
Daha çok çalışmak ve başkalarını daha çok çalışmaya motive etmek,
Kapsamlı dokümanlar yazmak,
Çerçeveler oluşturmak,
Bir beyaz tahta üzerinde grafik çizmek.
Beyin fırtınası yaptım! Destansı, kapsamlı dokümanlar yazdım! Kendimi KPI’ların dili ve ölçümleriyle tanıştırdım. *kontrol et, kontrol et, kontrol et* kutularına gittim.
Ne kadar iyi strateji geliştirdiğimi gördünüz mü?
Ne yazık ki, bunun yanlış olduğu ortaya çıkana kadar, ben bunun bir gitar çalmak gibi kolay sanıyordum, ve müzik yaptığımı varsayıyordum. Temel sorun, stratejinin ne olduğunu gerçekten anlayamadığımdı. Kimse bana bunu o zamana kadar açıklamamıştı. “Stratejik olmanın” sadece üst düzey ürünlerde ilgi çekici olduğunu düşündüm hep.
Benimle aynı gemide olduğunuzu düşünüyorsanız, bu yazı tam size göre…
Peki strateji nedir?
Temel olarak, strateji belirli bir hedefe ulaşmak için tasarlanmış bir dizi eylemdir. Sizi A noktasından B noktasına götürmek için tasarlanmış bir rota gibidir. Bu noktada ilginç olan şey, “iyi bir stratejiyi sağlayan nedir?” sorusudur. Bunun için Richard Rumelt’in tanımına bakarsak: iyi bir strateji, güvenilir, tutarlı ve belirli bir hedefe ulaşmada en büyük engel (ler) in üstesinden gelmeye odaklanmış bir dizi eylemdir.
Bunu parçalara ayırarak detaylandıralım:
belirli bir hedefe ulaşmak: başarının nasıl göründüğü açık olmalıdır.
bir dizi eylem: somut bir plan olmalıdır.
güvenilirlik ve tutarlılık: plan mantıklı olmalı ve inandırıcı bir şekilde hedefi gerçekleştirmelidir. Planın çelişkili parçaları olmamalıdır.
en büyük engel (ler) in üstesinden gelmeye odaklanmış olmak: çözülecek en büyük sorun (lar) ın açık bir teşhisi olmalı ve plan bu engelleri aşmaya odaklanmalıdır.
Yukarıdaki tanımlar göz önüne alındığında, orijinal “stratejik” eylemler listeme tekrar bakalım:
Metrik hedeflerden alıntı yapmak veya hedefler belirlemek: bu kesinlikle stratejinin bir parçasıdır, ancak yeterli değildir. Ayrıca güvenilir bir plana da ihtiyacınız vardır. “Stratejimiz daha agresif hedefler belirlemektir” demek, daha büyük çekler yazmanın ve onlara gerçek bir banka hesabının bağlanmamasının karşılığıdır.
Sorunu bilmek: Çözmeye çalıştığınız sorunu bilmiyorsanız, bir dizi çözüm için beyin fırtınası yapmanıza bu yardımcı olamaz doğal olarak ve sorunu öğrenmeden önce cevabı bulanıklaştırmaya benzer.
Daha çok çalışmak ve başkalarını daha çok çalışmaya motive etmek: Çok çalışmak harikadır, ancak bunun kazanmanın cevabı olduğunu varsaymak, düşünce ve duaların iklim değişikliğini çözebileceğini varsaymak gibidir.
Kapsamlı dokümanlar yazmak: stratejik olabilir, ancak içeriğine de bağlı. İyi stratejiler genellikle basittir, çünkü düzinelerce veya yüzlerce insanda oldukça karmaşık bir planı yürütmek çoğu zaman iyi çalışmaz.
Çerçeveler oluşturmak: çerçeveler kavramları açıklamaya yardımcı olabilir, ancak bunlar bir plan değildir. İyi çerçevelere sahip olmak, net bir haritaya sahip olmak gibidir. Yine de bir yol çizmeniz gereklidir.
Bir beyaz tahta üzerine grafik çizmek: Etkileyici görünebilir, ancak muhtemelen klasik ve kötü bir stratejidir bu.
Tamam, çok güzel şeyler söylüyor ve güzel tanımlamalar yapıyorsun. Ancak sorun hala devam ediyor: stratejik olmak istiyorsam ne yapmalıyım?
İşte sihirli tarif: aşağıdaki üç görevden daha fazlasını yapın…
Stratejik Olmak için Yapmanız Gereken En Önemli ilk 3 Şey
1. Müthiş başarının nasıl hissettireceğini ekipçe hayal edin ve buna göre ekip içi uyum oluşturun.
Bu çok açıklayıcıdır, ancak pratikte yapılması zordur. Turnusol testi olarak kendinize şunu söyleyin: Ekibinizin 3 yıl içinde müthiş başarılı olduğunu hayal edin. Bu nasıl bir durum? Cevabınızı yazın. Şimdi, ekip arkadaşlarınıza dönün ve onlara da aynı soruyu sorun. Yanıtlarınızı karşılaştırdığınızda, ne kadar benzer veya farklılar?
Farklı olmamalılar muhtemelen. Zira hepiniz aynı ekip üzerinde çalışıyorsunuz.
Yine de, farklı olmalarının birçok nedeni vardır. Birden fazla sonuca önem verebilirsiniz. Birçok farklı hedefi takip edebilirsiniz. Hangileri daha önemli? Aralarında yer değiştirirlerse ne olur? Kuruluş misyonunuzun başarısı nasıl veya iş faktörünüzün başarısı nasıl? Cevabınız ekibinizdeki tüm üyeler için net değilse, yapılması gereken bir takım işler vardır.
2. Hangi ekip için hangi sorunu çözmek istediğinizi anlayın.
Hayal edin, “ulaşımın geleceğini dönüştürmeyi”
Ne yapmalısınız? Eğer içgüdünüz yeni fikirleri çoşturuyorsa, muhtemelen aklınıza: Uçan arabalar! Eames sandalyeli Uber Taksileri! hyperloop! ve daha nicesi…
Kendinizi toparlayın. Belki biliyorsunuz. Bir liste oluşturmak zor değil, çünkü çok fazla problem var. Trafik! Ekonomi! Emniyet! Kirlilik! Can sıkıntısı! vb…
Şimdi işin zor kısmına gelelim: bu sorunların her birinin göreceli önemi nedir? Hangileri çok, hangileri biraz önemli? Bu sorunlar kim için önemli? Bu bizi sonraki birkaç aşamaya götürüyor
Problemin etrafındaki ekosistemi anlamak: Boşlukta sorunlar yoktur. Dışarıda, herhangi bir sorunu çözme takıntısı olan başka birçok kişi var. Nasıl yaklaşıyorlar? Neler iyi yapılır ve kötü yapılır? Hangi gruplar göz ardı edilir? Daha iyi bir yaklaşım için fırsatlar nerede? Boş bir sayfa ile icat etmeye başlamak aptalca bir şeydir. Bir problemi iyi anlamak aynı zamanda rekabetinizi ve bu problemin var olduğu sistemleri anlamak anlamına gelir. Araştırmanızı yapın — rekabetçi analizler, yapılacak işler, kitle segmentasyonu, pazarlama boyutlandırma vb. Bu çalışma gelecekteki fikirlere güven yaratan ve bize bunları değerlendirmek için bir çerçeve sunar.
Hangi problemlerin size özgü güçlü ve zayıf yönlerinize uygun olduğunu anlamak: Her problemi eşit derecede çözemezsiniz, ve o zaman hangi problemleri herkesten daha iyi çözebilirsiniz? Sizin veya ekibinizin iyi, ve zayıf yönleri nelerdir?
Yukarıdakilerden şüpheye düştüğünüzde, Sun Tzu’nun akılcı sözlerini düşünün: burada “Sorun” kelimesi ile “düşman” kelimesini yer değiştirin…
“Eğer düşmanınızı ve kendinizi iyi tanıyorsanız, yüzlerce savaşın sonuçlarından korkmanıza gerek yoktur. Kendinizi tanıyor ama düşmanı tanımıyorsanız, kazandığınız her zafer için bir yenilgiye uğrarsınız. Ne düşmanı ne de kendinizi tanıyorsanız, her savaşta yenilirsiniz.” Savaş Sanatı
3. Öncelik Sırasına Koyun ve kesip atın
Öncelik sırasına koymak gerçekten çok zordur çünkü çoğumuz hayır demekten nefret ediyoruz. Şu senaryoyu düşünün: A ve B kişileri, bir sonraki ürün lansmanına dahil edilecek özellikleri tartışıyor. A, X’i yapmanın en önemli şey olduğunu düşünürken, B aynı fikirde değildir ve Y’yi yapmak istiyordur. Kolay olan ne? Elbette hem X hem de Y’yi yapmak. Ve kimsenin de duyguları incinmez.
Bunun dışında. Zaman, enerji ve dikkat özgür değildir. İyi bir stratejide nasıl odaklanıldığını hatırlıyor musunuz? Odak, en önemli konuya daha hızlı hareket etmenizi sağlayan stratejik bir avantajdır. Bu yüzden düzinelerce çalışanı olan küçük bir Startup, yüzlerce veya binlerce şirkete rağmen kazanabilir. Planlarınız ne kadar çok şey yapmaya odaklanmışsa, rekabet avantajınız o kadar az olur. Ya X daha önemlidir ya da Y.
Bunu çözemiyorsanız, geri dönün ve sorunu daha iyi anlamak için daha fazla araştırma yapın. Sorulması gereken asıl soru şudur: “Kazanmak için daha ne yapabiliriz?” veya “hokkabazlık ettiğimiz hiçbir şeyin başarısız olmadığından nasıl emin olabiliriz?” Bunun yerine, “Yapmamız gereken en önemli ilk üç şey nedir ve bunların muhteşem olmasını nasıl sağlayabiliriz?” diye kendinize sorun.
“İnsanlar odaklanmanın, odaklanmamız gereken şeye “evet” demek anlamına geldiğini sanıyor. Ama bu doğru değil. Var olan diğer yüzlerce iyi fikre hayır demektir. Bu yüzden dikkatlice seçmeliyiz. Aslında yaptığım şeylerle değil yapmadığım şeylerle gurur duyuyorum. İnovasyon 1000 şeye hayır demektir.” Steve Jobs
Konu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, Richard Rumelt’in “İyi Strateji, Kötü Strateji” kitabını şiddetle tavsiye ediyorum zira askeri ve kurumsal dünyadan tonlarca harika örnekler içeriyor.
İyi Stratejiler! :)
Comentários