top of page

Blog Posts

Writer's pictureHüseyin GÜZEL

Yaşamın Kısalığı Üzerine | Stoacı Mektubu #21

Geçenlerde, bir zamanlar çok yakın olduğum eski iş arkadaşım Mike'la karşılaştım. Üç yıldır görüşmemiştik ama Londra'da son buluşmamız sanki dün gibi aklımda. Onunla karşılaştıktan sonra, oldukça düşünceli hissettim.


Mike ile işe başlamamız yedi yıl önce aynı gün oldu. İşte böylece dost olduk; aynı zamanda kariyer basamaklarını tırmanmaya hevesli iki adamdık. Bir yıl sonra, değişiklik yapmaya karar verdim ve yazarlık kariyerime devam etmek için işten ayrıldım. O ise işine devam etti. Bazen, bu tür durumlarda geriye dönüp baktığınızda, "Zaman ne kadar da çabuk geçiyor, hiçbir şey eskisi gibi değil" diye düşünürsünüz. Bu da bana Seneca'nın hayatın kısalığı üzerine düşüncelerini anımsatıyor.


Hayatın, ne kadar uzun yaşadığınla değil, sahip olduğun zamanı nasıl değerlendirdiğinle ilgili olduğunu savunuyordu. Bildiğiniz üzere, bu Stoacı Mektuplarını Seneca'dan esinlenerek yazdım ve o, mektubunda bizlere şunları söylüyordu:


“İyiliğin, hayatın uzunluğuna değil, nasıl yaşandığına bağlı olduğunu öğrendim; gerçekten de, sıkça, uzun yıllar yaşamış bir kişinin yeterince yaşamadığı olabilir.”

Bazen, ne olduğuna odaklanarak kendimizi aşmaya çalışırız. Daha iyi gelecek zamanlara umutla bakarız. Bu, özellikle şu anda, dünya COVID-19 salgınından sonra normale dönme çabası içindeyken daha da önemli.


Ben doğal olarak geleceği sıkça düşünen biriyim. Çocukluğumdan beri gelecekteki hayatımı hayal ederim ve bu düşünceler hâlâ devam ediyor. Bu düşünceler, her gün en iyisini yapmam için bana enerji ve motivasyon veriyor. Ancak hayatın sadece yarınla ilgili olmadığını kendime hatırlatmalıyım, değil mi? Geleceğe aşırı odaklanmak, yaşamın tadını çıkaramamış bir insan olmanıza neden olabilir. Aslında Seneca da bu konuda yazmıştı.


Hayatınızın eksik olduğunu ve gelecekte bir şeyin sizi tamamlayacağını düşündüğünüzde, gerçekten memnun ve mutlu olmanız zordur. Bu, hayatın en karmaşık paradokslarından biridir. Bir yandan, daha iyi bir geleceğe sahip olabilmek için planlar yapmalı, kendimizi geliştirmeli ve tasarruf etmeliyiz. Ancak, geleceğe dair planlarımıza aşırı önem verirsek, onlara olan bağımlılığımız artar ve bu da çoğumuzun kaçınmak istediği bir durumdur.


Şu anda iyi bir hayat sürmek istiyoruz. Ölüm kapıyı çaldığında, 'Bekle, bana birkaç ay daha ver, yeni bir iş kuruyorum' diyemeyiz, değil mi? Hayatımızın çoğu zamanı böyledir; yani bir şeylerin tam ortasındayız: Bir diploma almak, bir ev satın almak, bir terfiye ulaşmak, bir kitap yazmak, adını siz koyun. Ancak hepimiz sonsuza dek yaşamayacağımızı da biliyoruz.


Peki, ne yapmalıyız? Geleceği unutarak sadece bugünü mü yaşamalıyız, yoksa geleceği planlayıp bugünü mü göz ardı etmeliyiz? Bu, paradoksal bir durum ve açıkçası kolay bir cevabı yok. Hayat, mevsimler gibi gelip geçer. Bazen geleceğe odaklanırız, özellikle üniversiteye başlarken, kariyer değişikliği yaparken, duygusal olarak zor bir ayrılıktan sonra veya sizin belirleyeceğiniz diğer zamanlarda.


Zamanımızın büyük bir kısmını bugünün keyfini çıkararak geçirmeliyiz. Bu, hayatın kısalığı ile ilgili bir mesele değil; tamamen kişisel bakış açınıza bağlıdır. Önemli olan, hayatı iyi bir şekilde yaşamaktır. Ve garip bir şekilde, her birimizin ne anlama geldiğini kendimiz için tanımlamamız gerekir. Açıkçası, her günü kendi tanımımıza uygun şekilde yaşamalıyız. Bu, iyi yaşanmış bir hayatın tanımıdır. Her şey gönlünüzce olsun. Sağlıkla kalın…


2 views0 comments

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page