Babanız olmasaydı, bugün nerede olurdunuz? Şüphesiz, hayatınızdaki deneyimler, bakış açınız ve hatta kimliğiniz bile onun varlığı ve etkisi olmadan bambaşka şekillenirdi. Küçüklüğünüzde tuttuğunuz ilk el, öğrendiğiniz ilk dersler ve hayata dair kazandığınız cesaret, onun rehberliğiyle şekillendi. O olmasaydı, karşılaştığınız zorluklara nasıl göğüs gererdiniz? Hayata dair ilk keşiflerinizi kiminle yapardınız?
Babanızın varlığı, sandığınızdan çok daha derin bir şekilde dünyanızı şekillendirir.
Çarpıcı bir gerçek şu ki, babaların rolü son birkaç on yılda büyük ölçüde değişti. 1960’larda, tek ebeveynli bir evde büyümek nadir görülen bir durumdu; o dönemde çocukların yalnızca %10’u anneleri tarafından tek başına yetiştiriliyordu. Ancak bugün, bu oran dramatik bir şekilde artarak %40’a kadar çıkıyor. Bu değişim, aile yapılarının ve ebeveynlik dinamiklerinin nasıl evrildiğini gözler önüne seriyor.
Bir baba figürünün yokluğunda, çocukların ilerleyen yaşlarında finansal istikrar sağlama olasılığı azalır, akademik başarıları genellikle daha düşük olur ve hatta kelime dağarcıkları, babalarıyla büyüyen akranlarına kıyasla daha sınırlı kalabilir. Üstelik, bunun yalnızca maddi ve akademik yönlerle sınırlı kalmadığını unutmamak gerekir; duygusal ve ruhsal sağlık üzerinde de derin etkiler bırakabilir.
Genetik Mutasyonlar #1
2015 yılında Nature Genetics dergisinde yayımlanan bir araştırmada, bilim insanları fareler üzerinde gerçekleştirdikleri genetik analizler sonucunda, binlerce farklı genin ekspresyonunun, genin anne mi yoksa baba tarafından mı aktarıldığına bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini keşfettiler. Bu bulgu, ebeveynlerden gelen genetik mirasın sadece DNA dizisiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda hangi ebeveynden geldiğine bağlı olarak genlerin nasıl ve ne ölçüde aktif hale geldiğinin de büyük önem taşıdığını ortaya koydu.
Araştırmaya göre, babaların genlerinin yaklaşık %60'ı annelerinkinden daha etkileyiciydi.
Başka bir deyişle, DNA’nızın yarısını annenizden, diğer yarısını babanızdan alırsınız, ancak bu genetik materyalin nasıl ifade edildiği basit bir bölünme şeklinde gerçekleşmez. Genlerinizin hangi ebeveynden geldiğine bağlı olarak farklı şekillerde aktive olup işlev gösterebilir.
Cinsiyet #2
Bu, genetik hakkında bir şey bilen herkes için babaların çocuklarına aktardığı daha iyi bilinen şeylerden biridir.
Bebekler her iki ebeveynden de kromozomların bir kombinasyonunu alırlar, ancak kadınların yalnızca X kromozomları vardır ve bu nedenle yavrularına yalnızca bir "X" cinsiyet kromozomu geçirebilirler.
Bebekler her iki ebeveynden de kromozomların bir kombinasyonunu alırlar, ancak kadınların yalnızca X kromozomları vardır ve bu nedenle yavrularına yalnızca bir "X" cinsiyet kromozomu geçirebilirler.
Kalp Hastalığı Riski #3
Ne yazık ki, tüm genetik materyaller sadece annenizin burnunu, babanızın çenesini veya büyükbabanızın ünlü çılgın saçını alıp almadığınızı belirlemekle ilgili değildir.
Y kromozomunu taşıyan erkeklerin kalp hastalığına yakalanma olasılığı %50 daha yüksektir ve bunu oğullarına aktarabilirler (harika bir haber değil).
Ancak, sadece Y kromozomunda bulunduğundan, babalar kızlarına aynı riski veremezler.
Ruh Sağlığı #4
Şizofreni veya DEHB olan yaşlı erkeklerin bunu çocuklarına geçirme olasılığı daha yüksektir.
İlginç bir şekilde, bu, DNA'larının yaşla birlikte nasıl değiştiği nedeniyle yaşlı babaların başına gelir. Kadınlar tüm yaşamları boyunca tüm yumurtalarıyla doğduklarından, çocuklarına aktardıkları DNA zamanla değişmez.
Babalık #5
Neyse ki, kısırlık insanların ebeveyn olmasını engellemez.
Journal of Human Reproduction tarafından yapılan bir araştırmaya göre, IVF tedavisi yoluyla gebe kalan babalar, kendi oğullarının kendilerinin de kısırlıkla mücadele etme olasılığının daha yüksek olduğunu bilmelidir.
Çarpık (veya sağlıklı) Dişler #6
Erkekler için daha kötü haber. Diş sağlığı için erkek genleri, annenizinkinden daha fazla ifade edilir. Ama bu iyi bir şey olabilir; annenizin diş teli takması gerekiyorsa, ancak babanızın dişleri bozulmamışsa, diş bakımına ihtiyacınız o kadar olası değildir.
Comments