top of page

Blog Posts

Writer's pictureHüseyin GÜZEL

Ön Camıma Bırakılan Not

Updated: Oct 14, 2023

Her şey akşam esintisinin suçu…O öğleden sonraki rüzgar esintisi olmasaydı, cam sileceğimin altındaki not asla fırlayıp dikkatimi çekmeyecekti.


“A Note on the Windshield” by John P. Weiss

Eve dönüyordum ve o akşamki yağmur fırtınası, fark etmeseydim kesinlikle bırakılan notu parçalara ayırırdı. Kadere inanmıyorum pek, fakat umarım her şey bir sebepten dolayı olmuyordur, zira not hayata bakışımı değiştirdi.


O gün geç saate kadar çalışmasaydım, belki not arabamın ön camına asla ulaşamayacaktı. Ama spekülasyon yapmanın bu noktada pek anlamı yok sanırım, çünkü hayatta bir şeylerin neden olduğunu ve nasıl geliştiğini asla tam olarak bilemeyiz.


Rüzgâr notun kenarını kaldırdığında, sinirlendim başta. Şüphesiz ön cama bırakılan bir reklamı afişi olduğunu düşündüm. Arabadan indim, sileceği kaldırdım ve küçük kağıt parçasını aldım.



El yazısıyla yazılan not açıkçası bir reklam değildi. Not küçük harflerle kaleme alınmıştı ve şöyle yazıyordu:


“Senden nefret ediyorum! Seni bir daha asla görmek istemiyorum! Geç saate kadar çalıştığını söyledin ama işte buradasın, onun dairesinin önüne park etmişsin. Yalancı! Beni arama ve Blue Dish kafeye gelme sakın. Her şey bitti.” C….

Hanımını aldatan bir adamın benimle aynı arabaya sahip olma ihtimali nedir sizce? Bu ihtimale güldüm ve notu cebime koydum.


Karım Carole ve ben 25 yıldır evliyiz. Oğlumuz ve kızımız artık büyüdüler, şehirde yaşıyor ve çalışıyorlar. Her çift gibi bizim de inişlerimiz ve çıkışlarımız oldu ama birbirimize bağlı kalmaya devam ediyoruz.


Sanırım evliliğimizin uzun ömürlülüğü ve mutluluğu için babama teşekkür etmem gerekiyor. Bir keresinde bana, “Nazik birini bul. Dış görünüş harikadır, ama nazik olmak uyumluluk ve mutluluğun bir göstergesidir. Kibar bir insanın kusurları olabilir ama nezaket, karakteri ortaya çıkarır. Ve güçlü karakter bir evliliği sürdüren asıl şeydir.” demişti.


O akşam eve geldiğimde Carole’a notun hikayesini anlattım ve ona okudum.


“Ah canım” dedi. “Erkek arkadaşının yaşadığı şoku hayal edebiliyor musun? Onu görmeye gitmiş olmalı, sırf yalan söylemekle suçlanmak için. Çünkü görünüşe göre araban onunkine benziyor.” dedi bana.


Ben de “Evet, zavallı adam,” dedim ve devamında, “Berbat bir şans. Gerçi bir arka planı olmalı bu notun. Park ettiğim yerin yanındaki apartmanlarda yaşayan bir kadın tanıyor olmalı. Belki geçmişte aldattı?”


Carole, “Kim olduğunu bilmiyor olman çok kötü,” dedi. “O zaman ona ne olduğunu anlatabilirdin. Belki erkek arkadaşı iyi bir adamdır?”


Ertesi gün iş yerine vardığımda, cebimden buruşuk notu çıkardım. O sabah neredeyse atacaktım ama içimden bir ses bırak kalsın dedi. Tekrar okudum, “Blue Dish Kafe” ye gelmemekle ilgili kısmına kadar.


Google’da “Blue Dish” araması yaptım ve bunun bir tür lokanta yada kafe olabileceğini düşündüm. Kesinlikle, 5. Cadde’de bir Blue Dish kafesi vardı. Öğle yemeği saatimde oraya uğramaya ve ne bulabileceğime bakmaya karar verdim.


Kafenin önünde rahat kabinler ve arkada büyük yuvarlak minderli bar koltukları ile 1950'lerin teması vardı.


Bar koltuklarından birine oturdum ve barın arkasında şişman bir kadın beni karşıladı. “Sana ne alabilirim” dedi. “Sandviçe ve suya ne dersin” diye karşılık verdim.


Üzerinde Madge yazan isim etiketini fark ettim. “Merhaba, sana bir soru sorabilir miyim?” dedim. “Tabii canım,” dedi. “Burada adının ilk harfi “C” olan bir kadın var mı?”


Madge bana temkinli bir şekilde baktı. “Bu ne hakkında? Polis falan mısın?” dedi. “Hayır, hayır, ben polis değilim. Dün bu notu ön camımda buldum ve sanırım başka biri için yazılmış.”


Madge’e tüm hikayeyi anlattım ve notu ona verdim. “Evet, bu Cindy’nin el yazısı?” Madge’e teşekkür ettim, yemeğimi yedim ve işime geri döndüm.


İş arkadaşlarımdan birine, Joe’ya ön camıma bırakılan notu ve olan her şeyi anlattım. Joe benden epeyce büyüktü ve tavsiyesine ve bilgeliğine her zaman saygı duyduğum biriydi.


Joe, bana “Yanlış anlaşılmayı düzeltmeye çalışman ne güzel,” dedi ve devamında, “Hayatta gerçekten yapabileceğimiz tek şey bu, işleri daha iyi hale getirmeye çalışmalıyız. Bazen işler yolunda gider, bazen gitmez. Ama en azından denediğimizi biliyoruz. Bence sonuçtan çok gösterilen çaba, sanırım, bu asıl dünyaya biraz zarafet yayan şey.”


Dünyaya herhangi bir zarafet yayıyor muyum emin değildim ama ertesi gün kendimi tekrar Blue Dish’te, gergin bir şekilde bir kabinde oturmuş halde buldum. Genç ve güzel bir kadının lokantaya girip arkada gözden kaybolması uzun sürmedi. Bir an sonra, üzerinde “Blue Dish” önlüğü ve üzerinde “Cindy” yazan bir isim etiketiyle ortaya çıktı.


“Sizin için ne alabilirim?” dedi Cindy neşeli bir gülümsemeyle.


“Sadece bir kahve ve belki de birkaç dakikanız?” diye karşılık verdim.


“Ne için?” diye sordu. Ön camıma bıraktığı notu ona uzattım.


Ona baktı ve sonra bana döndü. “Sana bunu Steve mi yaptırdı? Onu görmek istemiyorum!” dedi.

“Hayır, hayır, Steve’i tanımıyorum bile. Bu notu arabamın ön camıma koymuşsunuz. Sokağın karşısına bakın. Beyaz Nissan Infinity marka arabamı görüyor musunuz? O benim arabam.” dedim.


Cindy arabama, sonra nota ve sonra tekrar bana baktı. “Aman Tanrım!” dedi.


Cindy, müdürüne molasını erken alıp alamayacağını sordu. Kabine girdi ve ona tüm olup biteni anlattım. Başını salladı, biraz ağladı ve Steve’in de beyaz bir Infinity’ye sahip olduğunu doğruladı. Birebir aynı marka ve modeldi.


“Ben çok aptalım,” dedi Cindy.


“Sanırım sadece güvensizlik yaşıyorum.” dedi.


Cindy, Steve’in eski kız arkadaşının arabamı park ettiğim yerin yanındaki apartmanda yaşadığını açıkladı. Oraya park ettiğini ve eski kız arkadaşıyla bir ilişkisi olduğunu düşünmüş.


“Kişisel algılama ama Steve geçmişte sadakatsiz miydi?” diye Cindy’ye sordum.


“Hayır hayır, o her zaman harika biriydi. Gerçekten tatlı ve kibardı. Ama eski kız arkadaşı bir mankendi. Gerçekten de çok güzeldi. Onun arabasını, yani senin arabanı gördüğümde, en kötü senaryoyu düşündüm sadece.” diye cevap verdi bana.

Ah, Cindy, sen güzel bir genç kadınsın. Eski kız arkadaşı için endişelenme bence,” dedim.

“Teşekkürler, bu çok güzel. Ve bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Gerçekten Steve’i aramam ve her şeyi düzeltmem gerekiyor.”


Kabinden dışarı çıktık. Madge, Cindy’nin yanına geldi ve kol saatini gösterdi.


“Kendi işine bak Madge! Meşgul olduğumu görmüyor musun?” dedi Cindy. Bu beni çok şaşırttı, ama sonra tüm bunların onun için stresli olduğunu anladım.


Cindy bana sarıldı ve tekrar teşekkür etti.


O akşam Carole ve ben yemekten sonra arka verandaya oturduk ve biraz kahve içtik. Ona Cindy ve Steve’i ve kafede yaptığım ziyaretin sonucunu anlattım. Ayrıca ona iş arkadaşım Joe’nun “dünyaya biraz lütuf yaymak” konusundaki tavsiyesinden de bahsettim.


Carole, “İnsanlara yardım etmek için doğru şeyler yaptığım ve hiçbir şeyin yolunda gitmediği zamanlar oldu. Başka zamanlar da oldu,” dedi. Carole. “İşe yaramadığı zamanlar beni vazgeçirirdi, ama artık değil.”


“Neden?” diye Carole’a sordum.


“Emin değilim. Takip eden herhangi bir kozmik puan kartı olduğundan şüpheliyim, ama ne olursa olsun, zarafet beni daha iyi hissettiriyor.” diye cevapladı Carole.


“Bu bana iyi bir felsefe gibi geliyor,” dedim Carole’a.


Ertesi hafta, iş arkadaşım Joe’yu Blue Dish kafesinde öğle yemeği için bana katılmaya davet ettim. Kafenin sandviçlerine bayılıyordum ve ayrıca Cindy’nin de nasıl olduğunu merak ediyordum.


Vardığımızda, lkafenin dışındaki otoparkta Cindy’yi gördük. Yakışıklı bir genç adamla tutkulu bir şekilde öpüşüyor ve ona sarılıyordu.


“Şuna bak, erkek arkadaşıyla aralarını düzeltmişe benziyor.” dedi Joe. Sonrasında genç adamın bir motosiklete doğru yürüdüğünü, kaskını taktığını ve uzaklaştığını gördük.


“Erkek arkadaşının seninki gibi bir arabası olduğunu söylediğini sanıyordum?” diye sordu joe.

“Sanırım onun bir de motosikleti var,” dedim.


Joe ve ben kafeye girdik ve Madge bizi bir kabine yönlendirdi. Madge’i Joe ile tanıştırdım ve sonra öğle yemeğimizi sipariş ettik.


Madge, “Cindy için elinden geleni yaptığın için çok mutluyum” dedi. “O ve Steve tekrar bir araya geldi. Aslında, merhaba demelisiniz, şu anda burada.” Madge, karşı masada oturan Steve’i işaret etti.


Steve’in masasında küçük bir buket çiçek olduğunu fark ettim. “Çok tatlı değil mi? Cindy’yi şaşırtmak için çiçek getirmiş.” dedi Madge.


Tam o sırada Cindy yüzünde bir gülümsemeyle kafeye girdi. Madge, Cindy’ye gülümsedi ve kafenin köşesini işaret etti. Cindy arkasını döndü ve Steve’in bir eliyle ona el salladığını ve diğer eliyle çiçekleri tuttuğunu gördü.


Cindy neşeyle Steve’e doğru yürüdü, onu öpüp kucakladı.


“Ah, genç aşıklar. Çok güzel değil mi? dedi Madge.

 

Ayrılmadan önce bir dakikanızı almak istiyorum…

Okuduğunuz için teşekkürler :)

Ben John P. Weiss. Karikatür çiziyorum, resim yapıyorum ve hayat hakkında makaleler yazıyorum. En son makalemi ve sanat çalışmalarımı görmeniz için ücretsiz e-posta bültenime buradan abone olabilirsiniz.

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
  • Beyaz LinkedIn Simge
  • Beyaz Facebook Simge
  • Beyaz Heyecan Simge

BU İÇERİĞE EMOJİ İLE TEPKİ VER

bottom of page