“Bence eğitimin amacı dünyayı keşfetmek ve farklı türdeki bilgileri öğrenmek, tutkularımızın ne olduğunu aramak, bulmak ve pratikte uygulayarak öğrenmektir. Dünyaya katıl ve onu değiştirmeye çalış.” Ray Kurzweil, Kurucu ve Rektör, Singularity University
Singularity University olarak, herkes için, hem kişisel tatmin olacağı hem de topluma fayda sağlamak için yaşamlarının her aşamasında tüm insanlar için zeka, bilgi ve beceriler geliştirebileceği bilgilere, ortamlara ve deneyimlere erişebileceği bir dünya öngörüyoruz.
Gözlerini kapat ve öğrenmenin gelecekte nasıl olabileceğini hayal et. Çocukların okula gitmek yerine, nereye giderlerse gitsinler, okulların onları takip etmesi mümkün mü?
Gelecekteki öğrenciler ve öğretmenler aynı olurlarsa veya birbirinin yerine geçerlerse, öğrenci ve öğretmen yer değiştirirse ne olacağını bir düşünün.
Ama önce, öğrenmenin geleceğinin ne olduğunu keşfetmemiz için, öncelikle eğitim sistemimizin bugün neye benzediğini inceleyeceğiz ve sonrasında bazı temel eğilimleri tespit edeceğiz ve yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi üst şemsiye teknolojilerin öğrenmeyi nasıl etkilediğine dair harika örnekleri burada paylaşacağız… Hadi kılavuzu okumaya başlayalım…
Günümüzdeki Eğitim Sisteminin Durumu Nedir?
Son yüzyılda, insanlık, tüm çocukların eğitime erişimini geliştirme konusunda büyük adımlar attı.
Artık dünyadaki çocukların yüzde 91'inden fazlası ilkokula gidiyor, ancak buna rağmen hala 57 milyon çocuğun öğrenmeye erişimi yok! Gelecekteki eğitim sisteminin durumunu yeniden düşünmek ve nasıl olacağını öğrenmek istiyorsak, önümüzde hala katedilmesi gereken uzun bir yol var.
Günümüzde öğrenmedeki en önemli zorluklar arasında eğitim kalitesinin iyileştirilmesi ve her çocuğun eğitim alması yer almaktadır.
Eğitimin kalitesi, dünyanın farklı lokasyonlarında elbette farklılıklar göstermektedir. Bu kalite farkı, zayıf eğitimli öğretmenler ve idareciler, yetersiz kaynaklı altyapı ve bugünün ekonomileriyle ilgili becerileri öğretemeyen geçmişte kalmış ezbere dayalı zihniyet ve müfredatlar gibi birçok faktörden kaynaklanmaktadır.
Lokasyona bağlı olarak, sosyo-ekonomik problemler öğrenmeye engel olabilir, mesela çocuk yetersizliği, hastalıklardan kaynaklı zihinsel sağlık sorunları, şiddet, bakıcı ve okul ücretlerinin ödenememesi gibi sosyo-ekonomik problemler…
Okula devam etmeyen çocukların büyük çoğunluğu, Sahra altı Afrika’da, çatışma veya savaş bölgelerinde ve ulaşımın olmadığı kırsal alanlarda yaşıyor. Okula gitmeyen çocuklar, engelli olma veya kızların erkeklerden daha fazla kısıtlandığı (ataerkil) yerlerde kadın olma gibi ek zorluklarla da karşılaşabiliyor.
Dramatik bir şekilde hızlanan teknolojik ve ekonomik değişimin gerçekleştiği günümüz dünyasında, hepimiz hızla değişen işlerin ve sektörlerin geleceği ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu acımasız değişim hızı, örgün eğitimimizi desteklemek için yaşam boyu öğrenmeyi giderek daha fazla gerektiriyor. Bu nedenle, öğrenme ve çalışmalarımızda stimülasyon ve amaçlar belirlerken temel ihtiyaçlarımızı nasıl karşıladığımız konusunda esnek olmamız gerekir.
“Dokuzuncu ya da onuncu sınıfta okurken, çocuklar yaratıcılık becerilerinin bir çoğunu kaybederler, çünkü endişelendikleri ana şey “Pekiyi” (yüksek notlar) almaktır. Yaratıcılık, gerçekten düşündüğünüz bir şeyi pratiğe uygularken gelir ve mutlaka yüksek not almak zorunda da değilsinizdir. Ve bu yaratıcılık tutkuyu ve ilgiyi ateşler ve sonra yaşamlarının geri kalanında insanlar ona sahip olurlar.” Dr. Esther Wojcicki, Singularity Üniversitesi Eğitim ve Öğretim Fakültesi
Daha İyi Bir Gelecek: Öğrencileri Güçlendirmek:
Mevcut Eğitim Sistemimizin Zorlukları Nelerdir?
On yıllardır aynı sanayileşmiş eğitim sistemi ile devam ediyoruz ve her yeni nesil çocuk için zorlukların daha da aşırı olmaya devam ettiği de çok açık. Notlandırma sistemi, konu materyalleri, bilişsel ve gelişimsel kısıtlamalar gibi eğitim sistemimizin potansiyelini güçlendiren ciddi kısıtlamalar var. Eğitim verme şeklimiz çoğu zaman moral bozucu ve çocukları baştan başarısızlığa mahkum edici.
Hadi, mevcut eğitim sistemimizin karşılaştığı bazı temel zorluklara göz atalım.
1- Notlandırma sistemleri öğrencileri motive etmekte başarısız oluyor
Geleneksel eğitim sisteminde, öğrencilerin notları en üst düzeyde başlar ve yapılan tüm yanlışlar için bu not düşürülür. En iyi ihtimalle bile, bu aşağılayıcı bir şey. En kötüsü de, yetişkinlerin çalışma dünyasında böyle bir şey söz konusu değil. Belki de sıfırdan başlayıp ve başarılı bir şekilde yaptığınız her şey için puan kazandığınız oyun dünyasından bir ders almamız gerekir.
2- Ders anlatım modelleri her zaman öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamıyor
Sınıfların bir çoğunda, öğrencilere ders verilen bir odanın önünde öğretmen vardır, bu da birçok öğrencinin kafasını karıştırabilir ve can sıkıntısı yaratabilir. Tek öğretmene göre uyarlanan her şey, bir çok öğretmenin ve büyük okulların nadir olduğu kıtlık dönemlerinden geliyor. Sınıf büyüklüğü ve öğrenci öğretmen oranları, bu eski okul yaklaşımını daha da karmaşıklaştırmaktadır.
3- Eğitim içeriğinin günümüz dünyasıyla ilgisi yok
Çocukların ilkokul ve lisede öğrendiklerinin ne kadarı sonraki hayatları için yararlıdır? Mevcut dersler ve konular, çoğu zaman, herhangi bir çocuğun yetişkinlikte başarılı bir şekilde ilerlemesi için tecrübe etmesi gereken kritik yaşam dersleri ile karşılaştırıldığında arzulanan bir çok şeyi karşılamamaktadır.
Öğrencilerin eleştirel düşünme ve güçlü iletişim ve işbirliği becerileri için bir yetenek geliştirmeleri gerekir ve günümüzün ders içerikleri (ve testlerle öğretme pratiği) genellikle yetersiz kalmaktadır.
4- Okullar hayal gücünü öldürüyor
Endüstrileşmiş eğitim sistemleri o kadar fazla yapıya, ezbere ve analitik öğrenmeye sahiptir ki: yaratıcılık için gereken hayal gücü, daha emekleme aşamasında öldürülür. Peki sormak isterim, hayal gücünü nerede geliştireceğiz?
5- Can sıkıntısı endişe verici şekilde düşüşe neden oluyor
Okulda öğrenmek bir angarya haline geldi ve bu can sıkıcı durum, öğrencileri okuldan ayrılma eğilimine getirdi. Her gün ortalama 7.200 öğrenci liseleri terk etmekte ve her yıl 1.3 milyona ulaşmaktadır. Bu, liseye başlayan öğrencilerin yalnızca yüzde 69’unun dört yıl sonra okulu bitirebileceği anlamına geliyor. Ve bu lise terklerinin yüzde 50'sinden fazlası, ayrılmalarının ana nedeni olarak can sıkıntısı olduğunu bildirdi(Türkiye’de bu rakamlar muhtemel çok daha yüksektir).
“Sonuç olarak, çocuklarımızı nasıl eğittiğimiz, yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi üstel teknolojilerin büyük potansiyeli göz önüne alındığında radikal bir şekilde değişmesi ve dönüşmesi gerekiyor.”Peter H. Diamandis, Singularity Üniversitesi Kurucusu ve Direktörü
Eğitimin geleceği nedir ve hangi yöntemleri ön görüyorsunuz?
Teknolojinin Eğitime Dahil Olması İçin Gerçekleştirilen İlk Denemeler Nasıl Gelişmiştir?
Onlarca yıldır reformistler, öğrenme erişimini genişletmek ve sentezlenme metodunu geliştirmek için teknolojiyi kullanmak istedi. Ev bilgisayarının geliştirilmesi ve internete erişimin kolaylaşması sayesinde, bazı okullar ve üniversiteler dersleri kaydetmeye ve çevrim-içi olarak herkesin erişimine açık hale getirmeye başladı.
Etkileşimli web siteleri oluşturmak daha kolay ve ucuz hale geldiğinden, eğitim içeriği daha dinamik ve sofistike hale geldi. 2005 yılında kurulan “Her Çocuk için Bir Dizüstü Bilgisayar” gibi organizasyonlar, herkes için uygun fiyatlı eğitim potansiyelini gördü ve dizüstü bilgisayar ve internet erişimi dağıtmaya başladı.
Birçoğu için bu çaba, eğitimi sayısallaştırma konusunda erken bir girişimdir. Her Çocuk İçin Bir Dizüstü Bilgisayar gibi öncü organizasyonlar, güçlü bir EdTech temeline ve altyapısına katkıda bulunarak daha sofistike girişimlerin önünü açtı.
Ucuz bilgisayarların ve online içerik pazarının gelişimi, eğitime erişilebilirlik açısından önemli bir atılım olduğunu kanıtlayarak herkese içerik oluşturma imkanı verdi. Bu online teknoloji, yeni bir eğitim teknolojisi başlatma dalgası yarattı, öğrenme için video oyunlarının geliştirilmesini ve sayısallaştırılmış müfredatlı okulların ortaya çıkmasını sağladı.
Öğrenmedeki Bazı Anahtar Trendler Nelerdir?
Eğitim neredeyse bir yüzyıldan fazla bir süredir stabil bir şekilde devam ediyordu. Çoğumuz için, bu sistem modası geçmiş bir sistem. Dünyanın dört bir yanındaki çalışmalarda, reformistler, yeni öğrenme yöntemleri ve üstel teknolojileri eğitime dahil ederek herkes için eğitimi geliştirmek ve muhtemelen dönüştürmek için çalışmaktadır. Bu öğrenme üzerine gerçekleştirilen çalışmalar başarılı olabilir ve milyonları etkileyen bir öğrenme trendi haline gelebilir.
1- Küçük öbekler halinde öğrenme
Öğretmenler, gün boyunca farklı konularda kısa öbekler halinde öğrenme metodunu etkili bulmuşlardır. Buna ısırık büyüklüğünde öğrenme de diyebiliriz ki, öğrencinin dikkatinin kaybolmamasını sağlayarak kısa etkileşimli oturumlarda sunularak gerçekleştirilir. Bu mikro-öğrenme formatı, öğrenme çabasının doğurduğu stresi azaltırken, aynı anda büyük miktarda bilgi öğrenme ihtiyacını da karşılayabilir.
2- Yaratıcılığı sınıflara geri getirme
BTMM(Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik)’ye odaklanan derslikler geçtiğimiz yıllarda iyi iş gördü, ancak yaratıcı insanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Eğitimciler yaratıcılığın öğrenme sürecimiz ve kendimizi insanlar olarak ifade etme şeklimiz için hayati önemde olduğunu keşfettiler. Yaratıcı sanatlar hakkında bilgi sahibi olmak popülerlik kazanıyor ve şimdi bazı müfredatlara da bu tekrar ilave edildi. Dahası, birçok şirket işe alım süreçlerinde, artık arzulanan bir özellik olarak yaratıcılığı ön plana çıkarıyor.
3- Değişen öğretim yöntemleri
Eğitim alanındaki bir çok lider, çocuklara benzetilmiş öğrenme, eğitsel oyunlar ve hatta eğitici eğlenceler gibi yeni öğretim yöntemleriyle ulaşmaya başladı. Benzetilmiş öğrenme deneyimleri, öğrenciyi öğrenmenin adeta içine sokar. Eğitsel oyunlar ve eğitici eğlenceler ile öğrenme yöntemleri, öğrencilere kitaptan başını çıkarma ve bir deneyim yaşama şansı verir ve değerli eğitim anları için fırsatlar sunar. Bunlara ek olarak, bu öğrenme yaklaşımı, öğrencilere ekip ruhuyla işbirliği içinde çalışma ve gerekli olan zaman ve görev yönetimi becerileri gibi gerçek dünya becerilerini geliştirme konusunda da geniş bir fırsat sunar.
4- Kişiselleştirme
Bazı eğitim uzmanları, geçmiş yüzyılın dersliklerinin yakında kişiselleştirilmiş öğrenme lehine, rafa kalkacağını düşünüyor.
Cihaza, yere veya günün saatine göre şartlanmışlığın olmamasından kaynaklı özgürlük sayesinde insanlar kendi istedikleri hızlarda öğrenebilecekler. Kendi kendine öğrenme, sadece hızlı öğrenenlere bir avantaj sağlamakla kalmaz, aynı zamanda öğrenme zorluklarını daha hızlı aşmayı sağlayabilir.
ADHD ve Disleksi gibi belirli öğrenme zorluklarına cevap veren programlar ve kurslar, öğrencilere, aynı yaş aralığındaki diğer sağlıklı öğrenciler ile eşit düzeyde öğrenmelerini kolaylaştıran araçları sağlar.
5- Çevrim-içi sınıflar
Her ne kadar çevrimiçi eğitim bir dönüşümden geçmiş olsa da, internet üzerinden on yıllardır kullanılageliyor. Çevrimiçi sınıflar, ister bilgisayar olsun, ister tablet, telefon veya diğer akıllı cihazlar aracılığıyla olsun, internet erişimi olan herhangi bir kişi için kolayca erişilebilir. Bu da, insanlara video ve görsel öğrenme yöntemlerini kullanarak öğreten çeşitli internet platformlarında öğrenme fırsatları sağlar.
6- Gelişen teknolojiler
Bir kuş bakışı ile bakıldığında, eğitimde ortaya çıkan teknolojiler değişkenlik gösterebilir, ancak bu keşifler ve değişkenlikler, eğitime erişimde ve eğitimin kalitesinde önemli boşlukları kapatabilir. Önde gelen eğitimciler, öğrencilerin eğitimsel yolculuklarına rehberlik etmek için yapay zeka (AI) ve blockchain yardımı ile öğretime yönelik ilk adımları attılar. Diğer eğitimciler de, eğitimi sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) yoluyla daha ilgi çekici ve çekici hale getirmeye odaklanmışlardır. Ayrıca bazı liderler de, öğrenciler ve velilerle gerçek zamanlı olarak daha düzenli iletişim kurabilmek için Nesnelerin İnterneti (IoT) kullanımını araştırıyor.
Kommentare